Edebiyatımızın kilometretaşlarından Yusuf Atılganın dergilerde ve elyazısı notlarda kalmış metinleri Siz Rahat Yaşayasınız adıyla kitaplaştı.
Siz Rahat Yaşayasanız Diye
Yusuf Atılganın hacmen küçük ama taşıdıklarıyla büyüklüğünü her geçen gün yeniden kanıtlayan külliyatıyla edebiyatımızda bıraktığı iz ne kadar da derin!
1959da yayımlanan ve Yunus Nadi Roman Ödülünde ikinciliğe değer görülen ilk romanı Aylak Adam; Aylak Adamın ardından uzun bir aradan sonra gelen 1973 basımı Anayurt Oteli; 1981 tarihli çocuk kitabı Ekmek Elden Süt Memeden ve ölümünden sonra 1992de bir araya getirilen öyküleri...
1989da kaybettik Atılganı; üzerine çalıştığı Canistanı tamamlayamadan. Daha sonra onu da kitaplaşmış hâliyle okuduk fakat Yusuf Atılgan gibi dev bir isim söz konusu olunca onun kaleminden çıkmış daha fazla şey okumak istiyor gözler. Belki de bu kadar az eser yayımladığı için Yusuf Atılganı bugün böyle anıyoruz; gerçek anlamda her şeyiyle istediği çıtaya ulaşana kadar yazdıklarını yayımlamadığı için. Bilinemez... Ama meraklı bir okur olarak benim yazarım diyebileceğiniz bir yazar varsa ortada, bu türden istekleri duymak çok da yersiz gelmiyor. Çünkü o meraklı okurlar, yazarlarının kaleminden çıkmış her kelimede göz hakları olduğunu savunur.
Haksızlar mıdır, cevap sizin...
NİYE DÖNÜP GELDİN BURALARA?
Üretkenlik netameli bir konu çünkü ardından nitelik-nicelik tartışmasını da beraberinde getiriyor. Bu mesele ise bir çıkmaz sokak. Selim İleri, Enis Batur gibi edebiyatımızın ustaları üretkenlikleriyle göz kamaştırıyor, evet ama onlara usta denmesinin nedeni sadece üretkenlikleri değil elbette; nitelik olarak çıtayı çıkardıkları yerde de çok az kalem gezinebiliyor. Hâl böyleyken üretkenlikle her zaman yan yana yürümeyen nitelik sorunumuz olmalı; salt üretkenlik değil. Yusuf Atılganın bu noktadaki yeri ise yazmaktansa -daha çok- okumayı tercih eden bir yazar olarak daha farklı. Yazdıklarına karşı acımasızlığının yanı sıra kurduğu küçük dünyasında kendince bir edebiyat üretimi onunkisi. Yaşamı da buna paralel ilerliyor zaten.
1944te mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden sonra Akşehir Maltepe Askerî Lisesinde bir yıl edebiyat öğretmenliği yapıp babasının ölümüyle, 1946da, Manisanın Hacırahmanlı Köyüne yerleşerek çiftçilik yapmaya başlıyor. 1970lerin sonuna doğru İstanbula dönüyor ancak ki bu da, bugün Türkçe edebiyatın modern klasikleri arasında andığımız iki romanının; Aylak Adam ve Anayurt Otelinin temellerinin, dahası yazılış sürecinin büyük bir bölümünün bu köyde atıldığını gösterir. Aylak Adam ise tamamıyla bu köy yaşayışının ortamında doğmuş, modern bir şehirlinin dertlerini anlatan roman olarak edebiyat tarihimizdeki yerini alır.
Yusuf Atılganın kitaplarına girmemiş yazı, şiir, söyleşi ve çevirilerinin yer aldığı yeni yayımlanan Siz Rahat Yaşayasınız Diyeden küçük bir alıntı:
Babamın ölümünden sonra köye dönüp çiftçiliğe başladığım yıl bir akşam Osmanın kahvesinde bir köşede Kocagöbeğin İbrahimle oturmuş konuşuyorduk. O gene bir ayağını altına almış, cigarasına kahvesini katık ediyordu.
- Yahu sağdıç, sen bunca yıl okullarda okuduktan sonra niye dönüp geldin buralara? Çiftçiliğin güçlüğü, üzgüntüsü bir yana, bir de ekşi ekşi burnunun direğini sızlatacak beygir pisliğinin kokusu; içini karartacak...
28 Ocak 1980de Milliyet Çocukta yayımlanan Arılar başlıklı bu kısa hikâye Yusuf Atılganın ve çevresinin meseleye bakışı hakkında fazlasıyla nüve verir aslında bize. Atılgan için durum babasının ölümünden sonra köyüne dönüp çiftçiliğe başlaması ve bu nispeten sakin hayatın önemli bir bölümünü çoğunlukla okumaya, tarlalarına ve yazmaya ayırmasından ibarettir. Çevresi için ise durum; okumuş yazmış bir adamın koskoca şehir hayatından geçip köye dönmesi ve ekşi ekşi burnunun direğini sızlatacak beygir pisliğinin kokusu içinde yaşamaya devam etmeye karar vermesidir.
BİR EDEBİYAT ARKEOLOJİSİ
Atılganın bu minvaldeki kararları da bir anlamda saklı yaşamaya çalışan yazarın, yazdıklarına karşı bir heyecan uyanmasının nedenleri arasında yer alır. Bu saklı tutumunu aynı şekilde yazdıkları için de sergiler Atılgan. Yazarın, Eşek Sırtındaki Saksağan adlı bir roman yazdığı, sonra da o metni yok ettiği biliniyordu. Yusuf Atılgana Armağan isimli kitapta yakın arkadaşı İhsan Bayramın şöyle bir notu var konuya dair: O aralar bir köy romanı, Eşek Sırtındaki Saksağanı yazıyordu. (...) Roman daktiloya çekilmeye kalmıştı. Daha önceden sözleştiğimiz gün köye gittiğimde ne yazık ki sayanın yanındaki ocakta duran külleri gösterip: İşte Eşek Sırtındaki Saksağan, dedi.
William Faulknerin, Döşeğimde Ölürken isimli kitabına benzettiği için romanın tamamını henüz daktiloya geçirtmeden yakmış.
Karşımızda yazınsal anlamda böylesine titiz bir kalem olunca hâliyle tüm yazdıklarına, yayımlattıklarına farklı bir gözle ve değerle bakılıyor. Siz Rahat Yaşayasınız Diyenin sayfaları arasında dolaşırken de bu duygu tüm kitabı kaplıyor. Kitap, Eşek Sırtındaki Saksağanın yazarın sandığında bulunan giriş bölümüyle birlikte elyazılarından derlenen notlarını, şiirlerini, dergilerde kalmış kısa öykülerini ve yaptığı çevirilerden örnekleri içeriyor. Bununla birlikte, Murat Belgenin Eşek Sırtındaki Saksağan üzerine yazdığı ve romanın giriş bölümünden, ardına doğru alabileceği yolu çizen ve bu ilk sayfaların değerlendirmelerini barındıran kapsamlı yazısını da içeriyor.
Siz Rahat Yaşayasınız Diye, bu yönüyle edebî bir mirasın bugüne taşınması anlamına geliyor ki bu türden kitapların değeri günden güne daha iyi anlaşılıyor. Hem yazarın kaleminden çıkmış her kelimenin peşindeki okurlara hem de yazar hakkında araştırma yapmak isteyenlere kaynaklık ettiği kadar, bir edebiyat arkeolojisinin nasıl yapılması gerektiğine dair nitelikli bir örnek meydana getiriyor.
Siz Rahat Yaşayasınız Diye / Yusuf Atılgan / Can Yayınları / 256 s.