Ülkede serotoninin karneyle dağıtıldığı günlerdeyiz. Mizahçı olarak görevimi yapıp sizi neşelendireyim istiyorum ama yerlere yata yata gülecek bir ortam yok. Bari samanlıkta iğne arar gibi arayıp bulduğum az sayıda iyi haberi aktarayım.
Türkiye'de güzel şeyler de oluyor sayın okuyucular.
Vallahi ayol.
En azından Pollyanna kafasındaysan.
En azından bardağın dolu tarafını görüyorsan.
En azından gamsız bir tipsen.
En azından benim gibi okuyucuya moral verme amacıyla araştırıp, elinde cımbızla iyi haber arıyorsan.
Mesela:
Okul kantinlerinde artık şekerdi, gofretti satılmayacak.
Fevkalade.
Gazlı içecekler ve hamburger de geçen yıllarda yasaklanmıştı.
Nefis.
Fakat söz konusu haberde röportaj yapılan, gazlı içeceği, hamburger ve gofreti bırakmış, devletin diyabetten kurtardığı çocukların hepsi "Okulda ne yiyorsun" sorusuna "Tost" diye cevap veriyor!
Sağlıklı beslenmenin temel taşı tostmuş gibi! Abilerim ablalarım, ekmekle gofretin diabet açısından farkı yok?
Neyse, yine de iyi haber bu canım. Detaylara takılmayalım, en azından niyet iyi.
Lord of the Rings'in başhobbit'i Elijah Wood, Antalya'da ağaç dikmiş. Üzerine ismi olan plaket çakılmış filan.
Bence süper haber.
Bu çocuk bir karış boyuyla Sauron'la kapışmış yiğit bir çocuk.
Türkiye'de ağaç dikme işlerine girdiyse, Yeşil Yol'dan filan bahsetsek o konuyu da çözer bence. Sizde telefonu var mı?
Türk doktorlar bor ile kanser tümörünü tedavi edecek bir yöntem buldu!
Özellikle beyin tümörü hastaları için umut vaat ediyormuş. Bu bardağın dolu kısmı.
Dayanamayacağım, bardağın boş kısmını da anlatacağım:
Bu proje altı yıl önce Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü'ne sunulmuş aslında. Ama enstitünün yönetim değişikliği ve yeni yönetimin kurulma aşamasının 6 ayı bulması üzerine, harekete geçilmesi gecikmiş!
Ha bir de bu yöntem daha hiçbir canlı üzerinde denenmemiş.
Dediğim gibi, detaylara takılmayın. Ne güzel haber işte. Biraz mutlu olmasını öğrensenize!
Ayrıca biliyorsunuz dünyadaki bor madenlerinin çoğu bizde.
Bence bu da harika. Henüz bir faydasını görmedik ama harika.
Ay hemen kutlasak mı n'apsak?
İstanbulluların "Orada deniz yok" ukalalığına inat, sonunda Ankara'ya deniz geldi. Meğer sıkı bir yağmura bakıyormuş.
Başkentliler ne ballısınız yav! Bodrum'a Çeşme'ye gidemeyenler üzülmesin.
Zaten oralar çakal olmuş, hayat Cenevre'den daha pahalı! Ankara'da takılın.
Giyin mayoları, balkondan çivileme atlayın!
Bayram münasebetiyle öğrencilerin yaz tatili uzadı.
Hayat onlara güzel. Ekime kadar kebap ooh.
Gerçi ekonomi harikulade gittiğinden tatil muhtemelen sayfiye yerlerinde değil televizyon karşısında geçecek.
Olsun, ümidi kesmeyin. Belki yine Ankara'ya yağmur yağar, yine her apartmanın hususi yüzme havuzu olur.
Şimdiden Ankara'da oturan eş dost akrabayla bayramda yatıya gidebilecek kadar samimi ilişkiler kurun.
İnanın son bir haftanın tüm haberlerini tarayıp "İyi" olanları ayıklamaya çalıştım, çıka çıka bunlar çıktı!
En güzel günlerimiz, umarım, hakikaten daha yaşamadıklarımızdır.
Çünkü sanki en güzellerini yaşadık bitti gibi bir his var içimde bu ara!
Allah bu günlerimizi aratmasın diyor ve herşeye rağmen gülümsüyorum...