Bir kitabın paragrafında kaybolmak, her okuyuşta daha önce fark edemediğin bir detay üzerinden gezintiye çıkmak. İnsanın üzerinde bıraktığı o keşfedilmemiş yeri keşfetme hissi. Okumanın bu yönü bambaşkadır. Bir kere yakalanınca vazgeçmenin mümkün olmadığı bir büyüdür okuma aşkı. Buradayım, ben de varım, demektir. Düşünüyorum, demektir. Kaçmıyorum, üzerine gidiyorum, sorguluyorum, varlığımı arıyorum, demektir.
Sözgelimi benim bir zamanlar varlığımı aradığım kitaplardan biri de Simyacı'ydı. Santiago'nun bulunduğu yerden sıkılıp başka yerleri görme isteği ve yaşamını ailesinin yanında, Endülüs'te değil de dünyayı gezerek öğrenebileceğini düşünmesi harekete geçirmişti onu. Babasının da, "Git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş," demesiyle oğlunu kutsaması, genç delikanlının yaşamını anlamlandırma uğraşı ve mutluluğu bulma çabasını şekillendirmişti. Okurken âdeta ya Santiago oluyordum, ya da onun yanında oluyordum. Beraber geziyorduk ve onunla birlikte ben de kendimi arıyordum. Kitabı resmen yaşadığımdan, 'acaba neler olacak' düşüncesi de beni sardığından Simyacı'yı elimden bırakamamıştım. Kitaplar başka dünyalara kapıları işte tam da böyle açarlar.
Paragraflarda kaybolmak, bazen bir cümlede saatlerce takılı kalmak ve dünya işlerini bir süreliğine rafa kaldırıp kitabı yaşamak için okumak, makale okumaktan çok farklı bir eylemdir. Makale okuyucusu daha nesnel bir dünya üzerindeyken, roman okuyucusu kendi dünyasını yazarın yönlendirmesiyle kurar. Santiago'yla olan yolculuğunuzu tamamladığınızda siz de onun gibi yeni bir yola çıkmak isteyeceksiniz. Her kitap yeni bir maceradır nihayetinde ve yeni bir hayatı yaşatır her seferinde; hem de kendi hayal gücümüzün izin verdiği ölçüde başka diyarlara ulaşmamızı sağlarlar.
Tanpınar "Kitap Korkusu" adlı yazısında, "Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. Bırak, senin yerine ben düşünürüm! demekle, Falan kitabı okuma! demek arasında hiçbir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerinin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer," diyerek okumanın aslında ne denli önemli olduğunu hatırlatır bizlere.
Kendimize ulaşmada böylesine güzel bir araç varken kitaptan kaçmak niye? Farklı dünyalarda gezinmek varken, tek bir noktada takılı kalmak niye? Çoğumuz Heidi'yle birlikte Alp dağlarında gezdik, Peter'le düşler adasındaydık, Alicele tavşanın peşinden gittik, Santiago'yla yola çıktık, maceradan maceraya atıldık. Bitirdiğimiz her kitap bize bazı parçalarını bırakarak kapadı son sayfalarını. Kimi arkadaşlığı öğretti, kimi pes etmemeyi, kimi de hiçbir şeyi.
Yine aynı yazısında Tanpınar'ın şöyle bir ifadesi var: "Ciltten cilde atladıkça ufkum başkalaşıyor, insanlığa ve hakikatlerine kavuştuğumu sanıyorum."
Bir romana başlamak, yeni bir hayat edinmektir aslında. Yeni bir roman, okuyucusunu kendi yarattığı dünyanın içine katarak yolculuğu başlatan, henüz bilinmeyen bir başlangıçtır.
Bugün sizin de yeni bir başlangıcınız olabilir, ya da başlamak için güzel bir gün.
Aysun Özgül