Şizofrenin aynası

 

Ben tedavisi imkânsız bir şizofrenim.

 

Bir yanım komünist, bir yanım ülkücü, bir yanım muhafazakâr, bir yanım liberal...

 

Bir yandan ezilenlerin hakkını ölümüne savunuyorken, diğer yandan zengin olma gayesiyle şeytanca planlar yapıyorum. Paraya pula ehemmiyet vermeyen yanım yoksulların yanında, zengin yanım cimriliğin zirvesinde, gönül işlerini düşünen yanım kör kütük âşık. (En çok da bu yanımı seviyorum ben. Dünya yansa umursamaz, gözü yavuklusundan başka bir şeyi görmez. Ama dedim ya; bir şizofrenim ben ve istediğim yanımı seçemiyorum, barınamıyorum onun çatısı altında uzun zaman.)

 

Gelip geçiyor gözümün önünden zaman zaman: kodamanlara peşkeş çekilen bir kadın, minik cansız bedeni sahile vurmuş bir çocuk, zayıflıktan âdeta kemikleri sayılan Suriyeli bir dilenci, memleketin halini âlimlerden iyi analiz edebilen garip bir çoban, aldığı emir karşısında ikilemde kalan ve bir gün öncesine kadar tek derdi sadece şafak saymak olan bir asker, tanklara kafa tutan bir simitçi ve fukaranın rızkından çaldıklarıyla semirmiş sahibini taşıyan en son modeli ve en fiyakalısından siyah bir Mercedes.

 

Denize bakarken Deniz isimli fidan gibi delikanlıları görüyorum, ayın hilal şeklini aldığı haline bakarken ise henüz on yedi yaşındaki Erdal’ların hiç yaşlanmayacak olan çocuk yüzlerini... Onlara layık oldukları yaşamı sunamayan, uğruna öldükleri vatanı asla onlar kadar sevemeyecek olan politikacıları görüyorum sonra da; iğreniyorum.

 

Evet dostlarım ben buyum işte; sokakta rastlayacağınız birçokları gibi: kararsız, ümitsiz, âşık, fakir, paragöz, sitemkâr, sarhoş...

 

Ve bu yüzden birçoğunuz okuyacaktır yazdıklarımı; çünkü sizin haletiruhiyenizin benimkinden çok da farklı olmadığı aşikâr.

 

Siyasi içerikli yazılar yazamıyorum bu yüzden; ne zaman bir sağcı ağzıyla başlasam yazıma, en son cümlemi Marks’ın sözleriyle bitiriveriyorum; ne zaman komünist ağzıyla yazsam besmeleyle başlıyorum yazmaya... Kapitalistlere kızıyorum, daha fazla nasıl kâr edebilirim diye düşünürken; komünistlere kızıyorum eşitsizliğe öykünürken.

 

Nihayetinde, her defasında, beni dört bir yanımdan kuşatan aynalara bakarken aynı ruhu paylaşan farklı yüzleri görüyorum.

 

Siz de görüyorsunuz aslında, ama görmek istemiyorsunuz, çünkü korkuyorsunuz. Bu korkunuzun nedeni aynadan yansıyan ve sizin farklı düşünebildiğinizi gösteren o karakterlerin bulunduğunuz çevrede kabul görmeyecek olması.

 

Aynalar, her yerdeler...

 

Korkmayın, başınızı kaldırıp bakmayı deneyin sadece.

 

 

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.