KÜLTÜR-SANAT Haber Girişi : 10 Ağustos 2017 13:12

Şair gözüyle Edip Cansever'in 89'uncu yaşı

Şair gözüyle Edip Cansever'in 89'uncu yaşı
Şairler, 89'uncu yaşında Edip Cansever'i anlatıyor.

HÜLYA ÇAM

 

İkinci Yeni şiirinin öncülerinden Edip Cansever şiirle dolu bir hayata 58 yaşında veda etti. Yaşadığı zamana sığdırdığı yüzlerce şiiri ile bütün bir coğrafyayı derinden etkileyen Cansever, ardında bıraktığı eserlerle bugün de şiir tutkunlarının içsesi olmaya devam ediyor. Eserlerinde oluşturduğu imgesel ve öyküsel düzen ile çağdaşlarıyla kendi arasına ince bir çizgi çeken Cansever'in bugün doğum günü.

 

"Hiç böyle ısınmamıştım/ Daldaki vişneye/ Vitrindeki aydınlığa/ Salça kokusuna mutfağımın/ Akan dereye, uçan buluta/ Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya" derken umudu büyüten, "Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti/ Sonra bütün bulutlar hep birden geçti/ Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime" derken de zamanı büyüten şair Edip Cansever'in 89. yaşında onu şairlere sorduk.

 

 

Şükrü Erbaş

 

Cansever 89 yaşında öyle mi?.. ne o yüzün yaşı değişir, ne o büyük şiirin... kendisi büyük bir tevazuyla, "Siz büyük duygucular/ Neler anlatacaksınız bitiminde bu yazın/ Bir gün anlatın/ Biz yetindik başlangıcıyla" dese de, o yüz de, o şiirler de ilk insandan alır varlığını, gezegenin son insanına kadar var olur. Benim yüzlerce ustam içinden, sessizce öne çıkan üç gizli dilimden birisidir. Şiir okuruna, şairlere, şiir için, acı için, düş için, şarkı için, zaman için, mevsimler için, aşk için, öfke için, okumak için yanımıza neler almamız gerektiğini büyük bir cömertlikle söylemiştir. "Örneğin bir paslı bıçak ilk parıltısına/ koştu koştu yenildi" demiştir; "Ah, acısız boğulabilir insan" demiştir; "Çocuklar büyükler gibi konuşur sefaletten" demiştir; "yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı" demiştir. Bize, bu büyük kitabı hiç unutmadan okumaktan başka yapacak bir şey bırakmamıştır. Hayatıma kattıkları için bin teşekkürle, şöyle bitirmek isterim: Bugüne kadar fotoğrafını ve kendisini gördüğüm şairler içinde, iki şairin yüzüyle şiiri arasında acı bir uyum bulmuşumdur: Edip Cansever ve Metin Altıok. Yazdığı her şiirle yeniden şekillenmiş bir yüz. Baktığı, gördüğü her şeyin tortusundan yapılmış bir yüz. Geçtiği her yerde bir parçası kalmış bir yüz. Şiirle yüz durmadan birbirinin içinden doğuyor, birbirinin içine gömülüyor. Doğum günün kutlu olsun güzel ağabeyim...

 

 

Orhan Alkaya

 

Edip, birbirine benzemeyen çok iyi şairlerin bir araya geldiği bir dönemin en orijinal isimlerindendir. Anlatımcı şiirin lirizmden uzaklaşmak zorunda olmadığını, lirizmi barındıran bir anlatımcı şiirin mümkün olduğunu kanıtlayan nadir şairlerden biridir. Yazma şekline bir çalışma içinde tanık oldum. Bezik Oynayan Kadınlar'ı sahneye koyarken el yazmalarına ve o uzun şiirinin ortaya çıkmasına neden olan Cemal Çullu'nun tanıklığına da başvurmuştum. Orada büyük bir gizleme ustası da olduğunu gördüm. O son derece öyküye yakın gözüken anlatıyı çok ustalıkla gizleyerek o lirizme ulaştığını öğrendim o elyazmalarından hareket ederek. Edebiyatımızın bütün zamanlarının en önemli şairlerinden biriydi. İkinci Yeni?nin bütün ustaları gibi o da çok erken bıraktı bizi. Sık sık başvurduğum, kendimi tazelediğim bir şairdir Edip Cansever. Bezik Oynayan Kadınlar'ı bir bütün olarak çok severim. Ben Edip'in en çok uzun şiirlerini seviyorum. "Tragedyalar"ı, "Çağrılmayan Yakup"u, Ruhi Bey'i. Uzun şiirlerinden çok büyük tat alıyorum. Toplattığı ve kendisinin olduğunu kabul etmediği ilk kitabı bile bugün yeniden gündeme gelse acemi cevherlerle doluydu.

 

 

Mehmet Said Aydın

 

İlk baskılarının en çok peşinden koştuğum şairdir kendisi. İkinci Yeni içinde belki ilk bakışta bana en yakın olan o değil Turgut Uyar'dan, Cemal Süreya'dan hatta Ece Ayhan'dan sonra belki kendime daha yakın hissettim yıllarca ama yıllar geçtikçe aslında onun şiirinin belki Turgut Uyar hariç ötekilerin hepsinden daha fazla yazdığım şeylere nüfuz ettiğini fark ettim. "Tragedyalar"ı toplu olarak severim, yani bir şiir olarak değil, en sevdiğim sanırım "Tragedyalar"dır. "Adını Funda Oteli Koy"u da severim. Kapalıçarşı'da sanıyorum onların ortağıyla beraber işlettikleri dükkan artık yok, onların Sandal Bedesteni'nde bir şeyler oldu geçen sene. Keşke o dükkân kalsaydı ve görseydik.

 

 

Eren Aysan

 

Dramatik yapısı olan şiir denilince benim aklıma ilk olarak Edip Cansever gelir. "Ben Ruhi Bey Nasılım"la, "Bezik Oynayan Kadınlar"la, "Oteller Kenti"yle, "Tragedyalar"la. Dramatik yapıyı bir şiir içerisinde, bir bütünlük içerisinde oluşturmak Türk şiirinde çok görülmemiş bir şeydir. Baştan sona bir hikâyeyi yorumlamak, anlatmak. O anlamda Edip Cansever'in şiiri önemli ve büyük bir şiirdir. Bu dramatik yapı içerisine yakın çevresindeki kişiler aracılığıyla, onların ruh dünyalarını bir biçimde bizim karşımız çıkartır. "Ben Ruhi Bey Nasılım"daki anne ile olan ilişkisi ya da "Tragedyalar"da her birinin kendine ait duygusal yanları. Bunlar bizde çok bilinen şeyler değildir. O yüzden Edip Cansever'in şiiri çok anlamlı ve kendi içinde özeldir. İlk okunulduğunda şiir klasik 1950'lerin o aşkın dizelerindeki sözcük fazlalığı yoktu, dizeler daha bir uyum içindedir. Edip Cansever'in şiiri ilk yıllarda kimilerine göre harcıâlem yazılmış gibi görülebilir ama süreç içerisinde değil harcıâlem yazılmak kendi içinde müthiş bir tez uyumunun olduğu da görülebilir. Dirlik Düzenlik kitabını çok severim. "Gök Anlam" şiirindeki "Bana sessiz gelip mavi gitmenin yeryüzünün düz kâğıdı üstünde" dizesini hiç unutmam.

 

 

Şeref Bilsel

 

Edip Cansever, Turgut Uyar, İlhan Berk gibi İkinci Yeni şiirine sonradan gelen ama geldiği yerde kendine sonradan mahsus bir yapı oluşturan şairdir. Çok yazmıştır, uzun anlatmıştır, Türk şiirinin gizli çekmecelerini açıp, gördüklerini sayıp dökmüş, fakat gelecek kuşaklar için şiirin imkânlarını çoğaltmıştır. Geldim dememiştir, gelmiş bulundum demiştir. "Gelmiş Bulundum" şiirini severim.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.