SANATIN EVİ Haber Girişi : 31 Ekim 2024 00:07

Şair Altay Öktem’in Evi

Şair Altay Öktem’in Evi
Sanatın Evi köşemizde şairleri, yazarları, ressamları, yönetmenleri ve oyuncuları konuk almaya başladık. Köşemizin ilk konuğu, şair ve yazar Altay Öktem...

Odam kireçtir benim

 

Yalan tabii. Kireç falan değil. Ayrıca odam da yok. Evde birkaç oda var doğal olarak ama kendime ayırdığım, oturup ilham beklediğim ya da gelen ilhamları tasniflediğim bir çalışma odası yok. Daha doğrusu evde birbirinden kalın duvarlar ve kapılarla, özellikle de kapılarla ayrılmış odalar yok.

 

Taşındığımda ilk işim oda kapılarını çıkarttırıp evi tek ve bütün bir hale getirmek olmuştu. Salonun ortasında bir bilgisayar var. Böylece, bir yandan televizyon izlerken bir yandan müzik dinleyebiliyor, aynı anda sohbet ederek yazılarımla da uğraşabiliyorum. Zaten sessizlikte yazamam. Yazmak ne kelime, sessizlikte sevişemem bile. Yani sevmem sessizliği.

 

Eskiden, küçük bir çocukken yani, yazar olmayı çalışma masasıyla özdeş sanırdım. Açıkçası, böyle tuhaf hayallerim vardı. Tolstoy’un masası gibi kallavi bir şeyim olacaktı benim de... Bir tarafında kitaplar yığılı, önümde bir sürü boş sayfa, saatlerce oturup duvara bakacak, arada birkaç dize yazacaktım. Sonra beğenmeyip üstünü çizecektim o dizelerin. Tekrar duvara bakacak, yeni iki dize yazacaktım... Çok geçmeden bunun bana uygun olmadığını anladım. İşkence gibi. Kanepeye uzanıp şarabımı içerek, hatta döküp saçarak yazmak varken ne işim olur sandalyenin tepesinde?

 

Bir yandan da hayat ittiriyor insanı arkadan. Çalışma masam olsaydı da önünde oturacak kadar bol zaman bulamazdım herhalde. Bunca koşuşturmanın arasında, işyerimde, sokaklarda, otobüslerde, konser salonlarının kapılarında, barlarda, orda burda doluyor cebimdeki, çantamdaki kâğıtlar.

 

Ev ise, ayaklarımı uzatıp iki seksen yattığım, yazdıklarımı düzenlediğim, temize çektiğim yerdir. Bilgisayarın başınaysa, bitmiş, son halini bulmuş yazıyı kaydetmek için otururum ancak. İçinde nefes aldığım, hem de derin derin aldığım kendime ait bir alandır ev. Her türlü tören, takıntı ancak bu nefesi daraltır.

 

Zaten o yüzden kapıları da sevmem. Aynı çeşit kâğıda, aynı kalemle yazacağım, aynı bardaktan kahvemi içeceğim, üstümde illaki eflatun tişörtüm olacak gibi obsesif hareketler çok uzaktır bana.

 

Böyle bir evim var işte; kapısız ve yazılan yazıların, şiirlerin temize çekildiği yer. Ve içinde kutsal hiçbir şeyin olmadığı, hiçbir törenin yapılmadığı...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.