Saliha Buzok, geçtiğimiz yılın son aylarında yayımlanan ve kısa sürede 4'üncü basımına ulaşan öykü kitabı 'Ağır Miras'ı ve öykü-kurmaca ilişkisini Breaking News'e anlattı.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Okumak ve yazmak, kendimi bildim bileli temel ilgi alanlarımı oluşturuyor. Çocukluğumda, evimizde televizyonun olmadığı dönemlerde radyo tiyatroları, temsiller dinlerdim. Bir gün dokuz yaşındayken radyoda dinlediğim bir şiir beni çok etkiledi, o şiirden aldığım ilhamla şiir denemeleri yapmaya başladım ve bendeki şiir tutkusu aralıksız 14-15 yaşlarıma değin sürdü. Hatta ailem, o güne dek yazdığım şiirleri, beni teşvik etmek için matbaada bastırarak kitap haline getirdi. En güzel hatıralarımdan biri olan o kitabı hâlâ saklarım. Şiirle başlayan yazma serüvenime, sonraları edebiyatın diğer türleri olan deneme, öykü gibi türler de dahil oldu; iki tane de roman çalışması yaptım. Küçüklüğümden bu yana tasavvufa karşı hep özel bir ilgim oldu; Mevlana'nın Mesnevi'si, Fuzuli'nin şiirleri, kıssalar, meseller her zaman okurken büyük keyif aldığım metinlerdir. Romanlar, öyküler, şiirler okumak ve bir şeyler yazıyor olmak, çocuk yaşlarımdan bu yana benim vazgeçemediğim tutkularım.
Kitap çıkartma fikri sizde nasıl gelişti?
Benim edebiyata olan tutkumu ve kelimelerle aramın iyi olduğunu bilen yakın çevrem ve okuldaki arkadaşlarım, son yıllarda kendi kendime yazdığım öykülerimi okumaya başlayınca, bu öykülerin kitaplaşması, daha fazla insana ulaşması gerektiği konusunda üzerimde epey bir baskı yaptılar. Ağır Miras isimli öykü kitabımın çıkmasının ardından, okullarda ve kültür merkezlerinde söyleşi ve imza günleri hazırlığı yaparken, ne yazık ki ülkemiz bir anda –sonuçlarını bugün de ağır bir şekilde yaşadığımız– pandemi süreciyle tanıştı; sosyal hayat allak bullak oldu; okullar, kitapçılar, kafeler, kültür merkezleri, kitap fuarları vb. tümü kapanmak zorunda kaldı. Ama ben yine de, sosyal medya üzerinden yaptığım tanıtımlar sayesinde kitabımı üçüncü basıma kadar yükseltebildim; yayınevim kitabın dördüncü basımını yapmak için şimdiden hazırlık yapmaya başladı bile.
Kitabınızın içeriğinden bizlere bahseder misiniz?
Kitabımda toplam 23 öykü bulunuyor ve öykülerimin merkezine, günümüzün değişen dünyasında toplumsal vicdan, merhamet, masumiyet ve sınırsız sevgiyi alırken, okuyucuların karşısına da bu temaları bir alternatif olarak koyuyorum. Anlatı formuyla, durum/kesit öyküleri ekseninde şekillenen öykülerimde okuyucuya maddi yaşamın acımasızlığı karşısında manevi değerlere sıkı sıkıya sarılmanın güzelliğini göstermeye çalışıyorum ve onlara ana tema olarak merhamet kavramını hatırlatıyorum. Öykülerimde 'vicdan', 'sabır', 'paylaşma', 'huzur' gibi yan temalarla okuyucuların karşısına birçok öykümde olduğu gibi masumiyetini yitirmemiş karakterler çıkarıyorum; bir tarafta kötülük etmek isteyen, gıybet eden, bile bile yanlış yapan, yalan söyleyen karakterler gösteriyorum, bir tarafta hep vicdan ve merhametiyle topluma örnek olabilecek karakterler sunuyorum.
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs döneminde her şeyin dijitalleştiği bir durumda bu tür atılımlar yapılması sizlerde nasıl oluştu? İnsanların kitabınıza yaklaşımı ve yorumları nasıl?
Kitabımı okuyanların yüzde 90'ını gençler oluşturuyor, sosyal medyada hatırı sayılır bir okur kitlem var ve her geçen gün bu sayı katlanarak artıyor. Öykülerimin kendilerini çok etkilediğini, onlara hoş duygular yaşattığını söyleyen genç okuyuculardan öykülerimin en çok samimi üslubunu beğendiklerini öğrendim, o kadar samimi buluyorlar ki hemen her gün bana, kitapta anlatılanları yaşayıp yaşamadığımı soruyorlar. Elbette ki anlattığım öykülerin bazıları kendi yaşamımdan kesitler taşıyor içinde, ancak bir bütün olarak bakıldığında tümünün kurmaca bir dünyanın ürünü olduğu da hissedilecektir.
Yazarın Instagram hesabı için görsele tıklayın!
Güzel arkadaşım benim ya seni çok seviyorum Allah seni en güzel yerlere getirsin hak ettiğin yerlere