"...Peki. Kilitli odalarda kâğıtlar varsa odalara girmek için anahtarları olan insanlar da vardır!"
1929 doğumlu ABD vatandaşı kadın yazar Ursula K. Le Guin'in 1975 yılında yazdığı Mülksüzler (orijinal adıyla The Dispossessed), soğuk savaş yıllarındaki kapitalizm-sosyalizm karşıtlığının ütopik bir yorumudur. Ancak bilinen ve beklenen ütopik eserler gibi değildir. Ursula, ütopyanın bolluk ve bereket üzerine kurulduğu eserlerden ziyade kaynak bakımından eksik ama özgürlük konusunda zengin bir ülkenin tasvirini, kendinden tamamen zıt bir ülkeyle karşılaştırarak yapar. Kitap, aynı yıl Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır. Ne yazık ki yazar, 2018 yılında aramızdan ayrılmıştır.
Kaynak bakımından eksik anarşist ülke Anarres (mal ve mülkleri olmayan anlamına gelmektedir) ve sahip olma/olunma dışında bir ilişki bilmeyen kapitalist Urras (ABD ve SSCB'nin harflerinden oluşturulmuştur – USA, SSCB). Bir zamanlar aynı ülke olan bu iki ülke, Urras'ta "Odocu" ismiyle yaşamaktaydı, ancak Laia Asieo adındaki bir kadın, gezegendeki kapitalist sisteme başkaldırmış ve onun fikirlerini paylaşanlar Anarres gezegenine göç etmiştir. Yani, Anarres'in kuruluşunun altındaki temel fikir, devrim ve devinimdir.
Roman, Anarresli en genç fizikçi unvanına sahip Shevek odağında ilerler. Eşzamanlılık Teoremi üzerinde çalışan Shevek, gerek ülkesinde, gerekse de Urras'ta ünlü biri haline gelir, fakat Shevek daha yüce amaçlar peşindedir: Bir zamanlar kardeş olan Odocuların tekrar iletişime geçmesi. Göç eden Anarres'e, yüzyıllardır bir Urraslının gelmesi yasaktır, çünkü kaçtıkları mülkiyetçiliğin onların sonu olacağına inanmaktadırlar. Shevek'e göre bu, bir tür duvardır ve özgür Anarres, herkes için bu duvarı yıkmıyorsa kendi inisiyatif alarak duvardan geçmelidir. Yüzyıllar sonra Urras'a giden bir Anarresli, eserin ana konusudur.
Eşzamanlı ve bir yandan da kronolojik ilerleyen eserde, hem Urras'ta hem de Anarres'te olanları Shevek'in gözüyle okuyoruz. Eserin her yerine yayılan "paylaşma ve sahip olma" zıtlığı, okuyucuyu her daim dinç olmaya sevk ediyor; kimi zaman ülkenizi, kimi zaman da davranışlarınızın asıl anlamını sorgularken buluyorsunuz kendinizi.
Kitabın ismiyle ilgili bir diğer bilgi, kitabın sunuş bölümünde Bülent Somay tarafından okuyuculara sunulmaktadır. Dostoyevski, Ecinniler (The Possessed) kitabında devrimcileri "gözü dönmüş, ruhları ele geçirilmiş" kişiler olarak tasvir eder. Ursula, kitaba verdiği isimle (The Dispossessed - dis eki İngilizcedeki olumsuzluk eklerinden biridir) aslında devrimcilerin böyle olmadığını, yani ele geçirilmiş veya sahipli olmadıklarını ifade etmek istemiştir.
Bir kitaba doğrudan tür atfetmek bana pek doğru gelmez, çünkü bir eser, birçok bilimin birleşimidir. Çünkü insan, birçok bilimin birleşimidir. Bu kitapta da bunu hissediyorsunuz. Erich Fromm'un Özgürlükten Kaçış'ta dediği gibi: "Özgürlük, bir insanın kaldıramayacağı kadar ağır bir yük, kaçmaya çalıştığı bir şey haline gelebilir mi?" Gelebilir. Çünkü özgürlük seçim gerektirir ve seçim yapmak, içerisinde birçok muhtemel sonucu barındırır. İstenmeyen sonuçlar acı demektir. Birçok insan bu yüzden özgürlükten kaçar, çünkü özgürlük, içinde belirsizlik barındırır. Kimbilir, belki de hepimiz özgür olduğumuz ya da özgür olacağımız yanılgısı içindeyizdir.
Mülksüzler, Ursula'nın zekâsını her cümlesinde hissettiğim, psikolojiden ve varoluşçuluktan bolca atıfların bulunduğu yoğun bir kitaptı. Buna rağmen okurken zorlanmadım ama elbette bu göreceli bir durum.
Okuduğum ilk Ursula Le Guin kitabıydı bu ve bu kadar geç tanışmış olmanın hayal kırıklığını yaşadım. Ama bu bir başlangıç, daha fazla eseriyle tanışacağım.
Okuyanlarla yorumlarda buluşmayı, henüz okumamış olanlar için de keyifli bir okuma olmasını diliyorum.