PORTRE Haber Girişi : 26 Ocak 2019 02:40

'Lambalı Kadın': Florence Nightingale

'Lambalı Kadın': Florence Nightingale

"Dini cemiyet falan kurmak istemiyorum, aksine iyi para ödenen bir meslek dalı kurmak istiyorum. Ahlaken, ruhen, bedenen hemşirelik mesleği için gerekli koşullara sahip, hangi sınıf ve mezhepten olursa olsun her kadına en iyi eğitimi vermek ilkem olmuştur... Hastalara yardım etmek isteyen kişi duygusal bir hayalperest değil, aksine zor işleri seven, sağlam biri olmalıdır."

 

FLORENCE NIGHTINGALE


1820 yılında Floransa'da üst sınıfa mensup, zengin bir ailede dünyaya gelen Florence Nightingale, çok küçük yaşlarda maneviyata yönelmesiyle hayatında devrim yaratacak bir farkındalık geliştirmişti. İnsan, kalpten bakarsa hisseder, kalbinden hissederse başkalarının acılarını duyabilir ya; Florence da bu farkındalığı kalbiyle bakmayı öğrendiğinde yaşamıştı.

Namının 'Lambalı kadın' olarak yayılmasının ardındaki anlamı çok sevdim ben. Karanlıkta yolunu kaybetmiş çaresizin gördüğü ışığın, onun içinde yeşerttiği bir umut gibi. Benim kendi ruhuma kazıdığım bir sözüm vardır, "Bir umudu yeşertecek kalbe sahip olmak da bir ödüldür," diye. İşte Florence da sahip olduğu bu ödülün hakkını vermek için kendini bir yola adamıştı: Hemşirelik. Onun içinde büyüyen bir aşk gibiydi bu. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen de hedefinden hiç vazgeçmemiş, kesinlikle en küçük bir geri adım atmamıştı.

Ailesi neden mi itiraz ediyordu? 1800'lü yıllarda hemşirelik, alt sınıflardaki insanların yapabileceği bir iş olarak görülüyordu. Soylu insanlar için bu meslek, aşağılayıcı bir tercihti. Florence, karşılaştığı engellere -özellikle annesinin diretmesine- karşın, hemşirelik tutkusundan hiç taviz vermedi. O dönemlerde tıbbi imkânların yokluğu nedeniyle sağlık hizmetleri yetersizdi. Hastaların onca yoksunluktan dolayı yaşamını yitirmeye başlamasıyla Florence, ilerlediği yolun doğru bir yol olduğunu kanıtlamıştı; çünkü sağlık hizmetlerinin her imkâna sahip olmasına öncülük edecek olan kişi Florence'ın ta kendisiydi.

Yaptığı girişimlerin yanı sıra beni en çok etkileyen şey, Florence'ın öğrenme azmiydi. Sürekli okuyor, sürekli araştırıyor ve gözlemliyordu. Kaiserwerth-am-Rhein'da bir kilisede hayır işlerinde görev almış kadınların bulunduğu topluluğa girip hastaları tedavi etme yöntemlerini gözlemlemişti. "Tecrübe, en iyi öğretmendir" derler ya, Florence'ın hayatına en önemli dönüm noktasını getiren de orada edindiği tecrübeleri olmuştu.

Bende hayranlık uyandıran bir diğer konu da, Florence, öğrendiklerini kaleme alıp "tedavi yöntemleri" adında kitaplar yazmıştı. Kırım Savaşı, Florence'ın hemşireliğinin dikkat çektiği bir savaş olmuştu. Askerlerin korkunç şekilde yaralanmaları, yeterli ve tecrübeli hemşirelerin olmayışı savaş bakanının isyan etmesiyle sonuçlanmış, sonrasında yaptığı çıkışla Florence Nightingale'e ulaşıp onu göreve çağırmasıyla son bulmuştu. Burada durup düşünmemek elde değil! Florence'in hemşirelikte ün saldığı yerin savaş alanı olması. Çıkarlar sözkonusu olmasaydı, yok olan hayatlar bu kadar değerli olmayacak; aşağılanan, fakir ve muhtaç insanların yapabileceği bir iş olarak görülen hemşirelik de böylelikle önemsenmeyecekti.

Nightingale, yetiştirdiği gönüllü hemşirelerle birlikte 1854'te İstanbul'daki İngiliz kampına geldiğinde karşılaştığı manzara dehşet verici olmuştu. Yetersiz gıda, ilaç ve personel sayısı,hijyenik olmayan ortam sebebiyle artan enfeksiyon, günbegün ölümlere yol açıyordu. ama eksikliklerin tedarik edilmesini istemesiyle Florence bazı gerçeklerle yüzleşmişti. İngiliz hükümeti artan ölümlerin Florence sorumluluğunda olan hastalardan olduğunu öne sürerek, sebebin "hijyen" olduğunu göstermişti. Bu duygusal çöküşe rağmen, hastane koşullarının yeniden yapılandırılmasında önemli bir rol oynayan Florence, gece gündüz demeden hastalarla her koşulda ilgilenmesiyle lambalı kadın unvanını almıştı.

Biz kadınların mücadele ettiğimiz konularda çemberin dışına çıkmasıyla gurur duyuyorum. Bizlerin kişisel hırsları çemberimizin içinde bize enerjiyi verirken, çemberin dışındakilere ışık göndermek isteriz her zaman. Nitekim çemberinin içinde kendi hırsıyla kendini öğüten kimse tarafından bu anlaşılır bir konu olamadı. Florence, Ordu Sağlığı Kraliyet Komisyonu'na yeni bir düzenleme getirmesine rağmen, kadın olduğu için komisyona resmi olarak kabul edilmedi.

Ve biliyor musunuz? Florence Türkiye'den ciddi anlamda destek görmüştü. Onun adına yapılan yardım kuruluşlarından hemşire eğitimi için yatırım sağlanmıştı. Türkiye'deki kaplıcalar Nightingale'in mektuplarında övgülerle yer almış. Sağlık turizmine de öncülük etmiş olan Nightingale, hemşireliği alt sınıftan çıkarıp önemli bir yere koymasının ardından, ne yazık ki bu kadar yorgunluğa dayanamayan vücudu hastalığa yakalanmıştı. Florence yine de vazgeçmemişti. Sağlık kurumunun daha iyi şartlara getirilmesi için canını ortaya koyabilecek kadar maneviyatını yükselterek yaşamına veda etmişti.

Florence Nightingale'in duyarlılığı, fedakârlığı ve gösterdiği azim bende hayranlık uyandırdı. Hastalara gösterdiği şefkat, hemşireliğin kutsallığını ön plâna çıkarıyordu. Olması gereken de bu değil mi? Bir güler yüz, sevgi dolu merhametli bir bakış hastaya ilaçtan daha tesirli değil mi? Florence, içinde bulunduğu imkânsızlıklara rağmen yoktan var etmeye çalışmasıyla, kadının gücünün hafife alınmayacağını göstermiş oldu. Yapabileceğinizden daha azına razı olmayın derim ben. Çünkü İnsan bir dünyadır ve o dünya içinde yaşadığımız dünyadan daha büyüktür.

 

Jasmin

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.