Tefrika köşemizde, Levent Yetkin'in 'Beyoğlu - İstiklal Öyküleri' kitabının ilk öyküsü olan "Yalnızlıktan Kaçış"ın son bölümünü yayınlıyoruz. Keyifli okumalar...
Artık yolu yarılamış sayılırdık. Ayaklarımı ön koltuğun altındaki demir parçasına dayadım. Kendimi geriye ve aynı zamanda yukarı doğru itip elimdeki parayı kot pantolonumun ön cebine koymak için hazır hale getirerek dikkatlice yerleştirdim.
Köprüyü geçerken minibüsü tekrar sessizlik kaplamıştı.
Her zamanki gibi İstanbul Boğazı'nın mavisini, cami ve yalılarla süslenmiş kıyılarını, Boğaz'dan çevresine zarar vermeden geçmeye çalışan devasa gemileri izledik hayretler içinde.
Barbaros Bulvarı'ndan aşağıya inişimiz o kadar hızlıydık ki, o süreyi hayatımızda geçirdiğimiz süreye saymamak gerekir. Şoförün frene basmış olsa bile minibüsü durduramayacağını sanmıştım. Şoför, metodunu bilmediğim birkaç hareket yaparak aracı kırmızı ışıkta durdurdu.
Önce "neden bu kadar hızlı gidiyor ki" diye düşünmüştüm, sonra duruş tekniğini takdir ettim.
"Beşiktaş'ta inecek var mı?" diye seslendi.
"Varrrr!" diye birkaç değişik sesin şoförü onayladığına tanıklık ettim.
Minibüs durdu. Herkes ayaklandı.
"Burası Taksim mi?" dedi önümdeki kel adam sağına soluna bakınarak.
"Daha gelmedik babalık; burası Beşiktaş."
Minibüsten iki kişi indi.
"İki kişi inecekse bu telaş niye yavrum!" dedi solumdaki yaşlı adam.
Boşalmakta olan aracımıza, burnunda, kulağında ve göbeğinde, ilk anda sayamayacağım kadar çok piercing takan bir kız bindi. Boynundaki kolye şıkır şıkırdı. Hiç kimseyle göz göze gelmemeye gayret ederek hızla koltuğa oturdu. Anlaşılan bu tarz ortamlara girdiğinde bu şekilde davranması gerektiğini önceden öğrenmişti.
Kızın ardından, elinde gitar taşıyan uzun saçlı ve sakallı bir genç bindi. Gitarın sapını tavana çarptı. Kötü bir şey olduğunu ifade eden, ancak şu an denesem bile nasıl çıkaracağımı bilemediğim değişik bir ses çıkardı. Çarpma şiddetini bilen genç, gitar sapının başına önemli bir şey gelmediğini tahmin etmiş olmalı ki incelemeye bile gerek duymadı.
"Dikkat etsene be kardeşim," dedi şoför, "Tavanı deleceksin yaa!"
"Delecek bir şey yok!" dedi genç.
"Gitar sapı tavan delmez!" diye mırıldandı birisi.
"Ama dikkatli olmakta fayda var," diye ekledi bir başkası.
"Yoluna devam et, bu kadarcık şeyden tavan delinmez!" dedi bir diğeri.
Kızgınca, "Efendim?" dedi şoför dönerek.
"Yok bir şey!" dedim arkadan bağırarak.
Bu tarz atışmalarda, birisinin ortamı yumuşatması gerekir. Karşılıklı atışmaların kavgaya kadar gidebileceğini düşündüğümden, ben de konuşmak gereksinimi duymuştum.
Yenilenen Beşiktaş stadına ustaca sağdan ters bir çalım atıp Quaresma trivelası atarak aynı hızla sola kıvrılan, sonra tekrar sağa dönen yoldan Taksim'e doğru tırmandı minibüsümüz.
Levent Yetkin