İki âşık, iki ozan, iki düşman. Ayrı cephelerden birbirine bakan iki saz âşığı. Kozanoğlu isyanı sırasında savaş alanında karşı karşıya gelirler. Bir tarafta Avşar ellerini kendine yurt edinen Dadaloğlu, diğer tarafta dengbejlerin piri Evdal ve iki ozanın dilden dile, telden tele akan sözleri.
Abdullah Aren Çelik, son romanı Revan'da Yaşar Kemal'in "Kürtlerin Homeros'u" dediği ve kendisinin de çok beslendiğini söylediği Evdale Zeynıke ve padişah fermanlarına kafa tutan, dağları kendine mesken edinen Dadaloğlu'nu, bu kadim toprakların iki büyük ozanını karşı karşıya getiren gerçek bir olaydan yola çıkarak, savaşı, ölümü, iktidarı, ihaneti, dönemin siyasi ve tarihi olaylarını, sevdayı, aşkı, özlemi, hayatı ve her şeyden önce insan olmayı, yaşarken başkası olanların hikâyesini anlatıyor, dupduru bir dil ve sade bir anlatımla.
İleride Hep Yalnız, Kandan Adam ve Yediler Teknesi'nden sonra bu kez Revan'la yeni bir yolculuğa çıkarıyor okuyucusunu.
Kitap hem hikâyesi, hem işlenişi ile ayrı güzel; içerisindeki âşıkların anlattığı hikâyeler, aralara serpiştirilen türküler, deyişler de ayrı bir güzeldi.
Buraya ne yazsam az olacak onu biliyorum ama heyecanla beklemiştim ben Revan'ı, hatta biraz sevgili yazarımızı kitabın çıkışıyla ilgili darlamış da olabilirim. Ama beklediğime değdi ve çok da severek okudum.
"Bu kadim topraklarda anlatacak ne çok hikâye var," diye düşündüm okurken, ne çok olay var.
Ve tabii işin güzel tarafı bu hikâyelerin ehil eller ve edebiyat aracılığıyla herkesle buluşuyor olması.
Emeğinize, kaleminize, yüreğinize sağlık sevgili @abdullah_aren_celikk
Revan artık okuyucusuna, yani bizlere emanet.
Okuyun Revan'ı. Evdal'ın yolculuğunda ona yarenlik edin. İsyanına, öfkesine, yeminine, özlemine, derdine ortak olun.
İnsan, sonunda "iyi ki edebiyat var" diyor...