Şu hayatta gerçek olan tek şey, ne düşünüp düşünmemem gerektiği konusunda sahip olduğum fikrimin, beni götüreceği tek mesafenin odamın diğer ucu olabileceğidir. Beyin dalgalarımın dengesizleştiği şu dakikalarda ben, tomografi sonucumun ne kadar kahrolası olduğunu görebiliyorum.
Hâlâ yazabiliyor olmam ne kadar iç açıcı olsa da, aynı şeyi satırlarda görmek, akıldan silinen birini hatırlamaya çalışmak kadar anlamsız. Bilmediğim bir adres arıyorum. Tanımadığım birini görmeyi bekliyorum. Güçsüz kollarımın destek aldığı tek şey, başında ölüp ölüp dirildiğim ders masam galiba. Plak olmasam da aynı yerde takılıp durduğum bir altı sene var arkamda. Komedi filmlerine konu olacak tek imgem, bu plak laflaması.
Nefes alabildiğime şükretmek isterken, trafik cezasına yakalanmış gibi olduğum da bir gerçek. Çünkü nefes almak, evrende hızlı ilerlemek oluyor galiba. Uzayda trafik nasıl işliyor? Önemi yok. İki paralık denen huzuru değişmeyeceğim çok önemsiz şey var. Kaybolduğumu yeni fark etmişken, kaybolduğum yerin de beni kaybettiğini gördüm. Ben neredeyim desem çok mu ironizm yaşatırım size? Bunun da önemi yok. Nerede olduğumu öğrenmek istemiyorum sanırım.
Hayatım, dil bilgisinin -siz, -sız eklerinin gölgesine saklandı sanki. Nefret etmenin maliyetine ayakkabımla iz bıraksam, gelir kaç düşman getirir bana? Umrumda olsaydı keşke. Hiç olmanın anatomisi diye bir ders varmış da üzerine beni örnek göstermişler gibi hissediyorum. 'Dokunsan ağlayacağım' fazla klasik, ama 'dokunmazsan ağlayacağım' çok hissiyatlı. Öyle değil mi? Derine indiğinde kesinlikle, öyle. Hem de fazlasıyla. Ne gereği var?
Hislerimin neresindeki kanamayı durduracağımı söyle bana. Lunaparkta ölmeyi istemek gibi, vahşice ölmeyi istemek gibi. Hırçın ama kırgın olduğunu biliyorum. O kanamayı durdurabilirsem, bir daha uyanamazsın, demiş, bir gece bu yazıyı yazarken kız kendine. İçimde büyüttüğüm hüzün soyağacımın dalları, ilerledikçe mesele olmaya devam ediyor. Kessen küser, büyütsen keser. Nedenini çözümleyemesem anlarım, ama nedeni çok açık.
Tanrım, beni yanına alır mısın? Enerji istasyonumun gökyüzü ışığına ihtiyacı var. Ya sen al, ya da bırak ben geleyim. Çaresiz ölümün indirimi vardır değil mi?