1904 Priştine doğumlu Casus Elyesa (İlyas) Bazna'nın hikâyesini izliyoruz. Henüz küçük bir çocukken Sırpların saldırısı sırasında, ailesinin ölümüne şahit olmuştur Bazna. O sırada o karanlık acının içinde son bir ışık gibi duran Bazna'nın otizmli kardeşiyle olan son anları duygu seli yaratacak kadar etkileyici bir sahneye davetiye çıkarmış. Kardeşinin gözlerinde parlayan saf sevginin, gelen kurşunla sönmesiyle bu olay Bazna'nın içine bir tohum ekmiştir.
İlyas Bazna'nın, yani kod adı Çiçero'nun hâlâ kimin ajanı olduğuna dair kafa karıştırıcı sorular olsa da, bana şunu düşündürttü: Bir çocuğun hayatından ailesini yok ederseniz, yerine intikam duygusunun büstünü dikmiş olursunuz. İçinde intikam ateşi yanan biri, amacına ulaşmak pahasına hangi maskenin altına gizlenmez ki!
Türkiyenin savaşa katılmasının önünde duvar olmak amaçlı bilgi sızdırmak için kendini dünyadan bir haber gösterip İngiliz Büyükelçiliğinde uşak göreviyle casusluk yapan Bazna, büyükelçinin gizli bilgilerine ulaşıp fotoğraflarını çekerek, Almanya büyükelçiliğine para karşılığı bunları satmaya başlar. Fakat Bazna, görevinde başarılı olsa da ava giderken avlandığının çok sonra farkına varır. Çünkü ödenilen karşılık Almanya'nın İngiliz ekonomisini çökertmek amacıyla bastırmış olduğu sahte paralardan başka bir şey değildir. Bu süreçte Alman Büyükelçiliği'nin sekreterine gönlünü kaptırmasıyla işler daha da karmaşık hale gelir. Lena'nın otizmli çocuğu vardır ve o dönemde engelli tüm çocuklar normal olmadıkları gerekçesiyle toplama kamplarına götürülüp gaz odalarında ölüme terk edilir. İç parçalayıcı bu durum Lena'nın kâbusu haline gelmiştir ve çocuğunu gizlemek durumunda kalmıştır. 'Korktuğun şey başına gelir' dedirten gelişmeler sonrasında çocuğunu korumak için bir kaçış planını hayata geçirmek isterken, Lena kendini ajanlık yaparken bulur. Çiçero ve Lena, dolu dolu aşk yaşarken birbirlerinden habersiz bilgi sızdıran ajanın peşine düşmeleri ve gerçeklerle yüzleşmeleriyle izlenmeye değer bir sahne ortaya çıkmış.
Bu film, başrolünde James Mason'ın oynadığı, 1952 tarihli '5 Fingers' ismiyle gösterime girmiş bir yapımın yeniden çevrimi. 2019 Ocak ayında da Türk sinemalarında gösterime girmiş olan ve Serdar Akar'ın yönetmenliğini yaptığı 'Çiçero'yu ve başrolde kendini gösteren Erdal Beşikçioğlu ve Burcu Biricik'i gayet başarılı buldum. Filmin kalitesi oldukça iyi; gayet sürükleyici ve kendini izlettiren bir yapım olmuş. Yönetmen ve oyuncular kesinlikle alkışı hak ediyorlar.