Tercih bize kalmış: Ya içimizdeki karanlığa boyun eğeceğiz, ya da onu bir şarkıya dönüştüreceğiz. Ya özyıkım, ya özyaratım. Kara güneş her iki yönden de açabilir.
Son olarak, Julia Kristeva'nın bu bölümde irdelediğimiz ve tartıştığımız karmaşık ve muğlak mirasa çok doğru bir şekilde temas eden bir görüşünden söz etmek istiyorum: Kristeva, melankolik imgelemin delilik ve ümitsizliğin uç noktalarıyla tutuştuğu mücadeleye dikkat çektikten sonra, "sanatsal yaratım onları bütünleştirir ve tüketir; böylece sanat yapıttan kendimiz ve başkaları ile kuracağımız, daha az zarar ve daha çok zevk veren ilişkilere zemin hazırlar," der. Eğer melankolik imgelem insanın kayıp ve kopma deneyimini imgelere dökmeye, boşlukla cebelleşip canavarları Tanrılara, yabancıları meleklere dönüştürme imkânı sağlıyorsa, anbean çoğalan kişisel, ideolojik ve kültürel kimlik krizlerinin varoluşun çekirdeğinde durmadan genişleyen bir çukur açtığı günümüzde ona her zamankinden daha çok ihtiyacımız var demektir.
Tercih bize kalmış: Ya içimizdeki karanlığa boyun eğeceğiz, ya da onu bir şarkıya dönüştüreceğiz. Ya özyıkım, ya özyaratım. Kara güneş her iki yönden de açabilir.
(Richard Kearney, Yabancılar, Tanrılar ve Canavarlar, Ötekiliği Yorumlamak, Çev.: Barış Özkul, Metis Yayınları 2012)
Edvard Munch, Melancholy, 1894