Zamanın bazen çok hızlı, bazense çok yavaş geçiyor olması hissi, insanlığı en meşgul eden soru işaretlerinden biri olmaya devam ederken, konuya ilişkin son açıklama Nobel Tıp Ödüllü Norveçli bir ekipten geldi.
NÖRO SAAT HÜCRELERİ ZAMAN KAYITLARI TUTUYOR
2014'te Nobel Tıp Ödülü'ne layık görülen Edvard Moser ile Norveç Bilim Teknoloji Üniversitesi'ndeki araştırmacı ekibinden Albert Tsao ve Jörgen Sugar, zamanla ilgili sübjektif deneyimlerimizin anahtarının, beyin hücrelerinin oluşturduğu bir ağda yattığı sonucuna vardı. Buna göre 'nöro saat hücreleri', deneyimlerimizi düzenli olaylar dizisi şeklinde organize ederken, zamanla ilgili kayıtlar tutuyor. Bu da her bir kişinin zamanı sübjektif deneyimlemek zorunda olması anlamına geliyor. Bu yüzden kişiye zaman bazen çok hızlı, bazense çok yavaş geçiyor gibi geliyor.
DENEYİMLENEN ZAMAN ÖLÇÜLÜYOR
Nöro hücreleri 12 yıldır araştıran Albert Tsao, şunları söyledi:
"Araştırmamız, beynin zamanı deneyimlenen bir olay olarak nasıl anlamlandırdığını ortaya koyuyor. Hücre ağı, doğrudan zamanı kodlamıyor. Biz, daha ziyade, deneyimlerin süregiden akışından devşirdiğimiz sübjektif bir zamanı ölçüyoruz."
ÇİKOLATA PARÇALARINI ARAMA DENEYİ
İki yıl önce Jörgen Sugar'ın da dahil olduğu araştırma kapsamında farelerin labirentlere bırakılıp küçük çikolata parçalarını aramaları için teşvik edildiği deneyler yapıldı. Farelerin kafalarına takılan bir tarayıcıyla lateral entorhinal korteksteki sinyaller kaydedildi. Marco isimli bir fareye, bir deneyde geniş çaplı deneyim yelpazesi ve eylem seçenekleri sunuldu. Çikolata parçası ararken bir dizi açık alanda gezip dolaşması için serbestlik getirildi.
Sugar bu deneyle ilgili şunları söyledi:
"Bu deney sırasında zaman sinyalinin biricikliği gösteriyor ki, fare, iki saatlik deney boyunca zamanı ve zamansal silsileyi çok iyi kaydetti. Zamanı kodlama ağındaki sinyali kullanarak deney sırasında çeşitli olayların ne zaman gerçekleştiğinin izini tamı tamına sürebildik."
Yani Marco'nun beyin aktivitesi sırasında kayıtlı sinyallerden, hangi olayın hangi dakikada gerçekleştiğini belirlemeyi başardılar. Örneğin sinyaller incelenerek Marco'nun hangi noktada bir çikolata parçası bulduğu belirlendi.
Ama ilk deneyimi kaydetme biçimiyle defalarca yapılan sıkıcı bir şeyi kaydetme biçimi birbirinden farklı.
YAPISAL ENGELLER: 8 KOLLU LABİRENT
İkinci deneyde Marco, yapısal engellerin olduğu bir çevrede, 8 kollu bir labirentte sağa ya da sola dönerken çikolata parçası aramaya zorlandı.
Tsao, bu deneyle ilgili şunları kaydetti:
"Farklı olayları simgeleyen farklı sinyallerden ziyade üst üste binen ve tekrar eden örüntüler gördük. Zaman kodlama sinyali karakter değiştirdi, zamanda biricik silsilelerden tekrarlanan ve kısmen üst üste binen bir kalıba dönüştü. Ama diğer yandan bu yinelemeli görev sırasında zaman sinyali daha kesinlik ve tahmin edilebilirlik kazandı. Veriler işaret ediyor ki, fare her turda zamansallıkla ilgili daha net bir anlayış edindi, ama turdan tura ve deneyin başlangıcından sonuna zamanla ilgili anlayışı zayıfladı."
OLAYIN YA DA DENEYİMİN ZAMANI
Sonuçların, bu hücre ağının işlevinin, deneyimlediğimiz olaylara tarih bilgisi atamak ve eylemleri yaşama sırasını kaydetmek olduğunu doğruladığı belirtildi.
Araştırmanın 29 Ağustos'ta Nature dergisinde makale olarak yayımlanmasına emeği geçen Edvard Moser, "Bu bölgenin aktivitesi, olayın ya da deneyimin zamanıyla o kadar ilişkili ki, bu durum yepyeni bir araştırma alanı açılmasına vesile olabilir" dedi.