Umutsuzluk kendini tüketir mi? Genç bir kız aşk acısı çekiyor, âşığının acısını çekiyor, çünkü âşığı ölmüş, ya da âşığı ona sadakatsizlik etmiş.
Bu ilan edilmiş bir umutsuzluk değil; hayır, benliği için acı çekiyor. Bu benlik, eğer "âşığının" sevgilisi olsaydı, en sevinçli şekilde kendisinden kurtulurdu, ya da kaybederdi onu, ama şimdi "onsuz"ken bu benlik ona işkence ediyor; onun için bir servet demek olan bu benlik (bir anlamda umutsuzluk içinde olsa da) "âşığı" artık öldüğüne göre, ya da nefret edilesi bir şeye dönüştüğü, ona aldatılmış olduğu gerçeğini hatırlattığına göre onun için iğrenç bir yokluk haline gelmiş oldu.
Şimdi o kıza şöyle demeyi deneyin bir bakalım: "Kendini tüketiyorsun."
Onun şöyle cevap verdiğini duyacaksınız: "Ah, hayır, asıl işkence bu kesinlikle, ben bunu yapamam."
Bir insanın kendi benliğinden acı çekmesi, insanın umutsuzca kendisinden kurtulma isteğine kapılması, bütün umutsuzlukların formülüdür.
(Soren Kierkegaard, Meseller, Pinhan Yayıncılık, Ocak 2012)
Mind Games, Alfredo Arcia