Ev deyince aklımıza, ailenin ya da bir ailesi yoksa, yatak odası, salonu, mutfak, tuvalet ve banyodan ibaret bir yapı gelir. Bu ölçüt, apartman daireleri içindir ve balkonu da buna ekleyebiliriz. Müstakil veya birkaç daireden ibaret bir yapı ise ortak kullanımlı bir bahçe de ilave edebiliriz.
Sözkonusu bir ressam olunca iş değişir. Ressamın öncelikle evi, atölyesidir; diğer unsurlar atölyenin tamamlayıcısı olur genellikle.
Şimdi buradan benim evime gelelim. Benim evim olmadı, şu an oturduğum yer dışında. Şimdiki de zorunluluktan. Anlatayım:
23 yıl oldu ben Bodrum'a yerleşeli. İlk mekânım şimdiki Halk Eğitim Merkezi'nin bulunduğu binanın arka cephesinde; ölçmedim ama otuz metrekarelik ve yüksekliği beş metre olan taş bir bina. Mutfak, tuvalet, banyo gibi ayrıntılar yok. Gece yatıncaya kadar atölye, yatma zamanı yatakhane görevi başlıyor. 2004 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi'ne devredilince, bahçe içerisinde altı ay kalabildiğim daha kullanışlı bir ev-atölyeye taşındım. 'Sanat merkezi' adını verdiğim burada Bodrum'daki ilk kişisel sergimi, Mavi Düşler'i açtım.
2006 yılından 2010 yılına kadar küçük bir eve taşındım. Burada resim yapma olanağı yoktu, ama tek yaşayan birisi için yeterliydi. Atölye olarak şimdiki Deniz Müzesi olan Bedesten binasının üst katını bir grup ressam ile oluşturduğumuz Bodrum Plastik Sanatlar Oluşumu’na tahsis edilmesiyle 2010 yılına kadar rahat bir atölye ortamına kavuşmuştum.
Ressam için ev ile atölye ayrı ayrı yerlerde olunca, okullarda uygulanan taşımalı eğitimi çağrıştırıyor bana. Canınız resim yapmak istiyor ama evinizde bu olanak yok, doğru atölyeye, yallah...
Ressamın evi diyebileceğim evde dokuz yıl kaldım. Güzel bir taş evdi. 2014'ten 2023 Kasım'ına kadar en rahat ev ve atölyede yaşadım. Evin iki odası resim çalışmalarım ve eserlerimin sergilenmesi için yeterliydi. Arkada bir odasını yatak odası olarak kullanıyordum ve sürekli kapalı olduğu için arkadaşlarım dışında, buranın sadece atölye olarak kullanıldığı fikri oluşuyordu.
Ressamların sanırım ortak sorunlarının başında –ve bana göre de en önemlisi–, rahatça çalışabilecekleri, üretecekleri bir atölyenin olmayışı gelmektedir. Burada ressam Bünyamin Pehlivan'ın evini bir kenara bırakalım; olumsuz koşullarda resim yapmak zorunda kalan ressamların atölye sorununun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Başkaca bir geliriniz yoksa, ya da maddi durumunuz iyi değilse, resim yaparak değil atölye kiralamak, yaşamak bile mucize olur. Yazımı, yerel yönetimlerin bu konuya bir el atmalarının sosyal belediyeciliğin bir gereği olduğunu söyleyerek noktalamak istiyorum.
Bu arada, oturduğum eve de nankörlük etmeyeyim. İki odalı, önünde resim yapmaya elverişli bir balkonu, etrafı mandalina ve portakal ağaçlarından oluşan bahçeli bir ev. Üç yüz metre yürürseniz denize girersiniz. Bodrum'un en güzel denizi burada. Kafa dinlemek isteyenler için cennetten bir köşe.
Ressam Bünyamin Pehlivan'ın evi atölyesi, atölyesi de evidir. Atölyede yaşar ve ölür.
03.11.2024 23:14:34