Marksizmle tanışmak gerçekten bir dönüm noktası oldu hayatımda. 1985te Sofya Radyosunda böyle anlatıyordu hayat hikâyesinin en önemli uğrağını.
Marksizmle tanıştığı 1940larda Behice Boran
ABDde Michigan Üniversitesinde Marxın eserlerini derinlemesine inceleyen Boran, o günlerin çalışkan öğrencisi, kısa bir süre sonra fikirle eylem-pratik arasındaki ilişkiyi öğrenecek, 1942nin sonlarına doğru Türkiyeye dönecek, kendisini neredeyse zorla kabul ettirdiği Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde öğretim üyeliğine başlayacak, aynı yıllarda sosyalistlerin çıkardığı dergilerde sorumluluklar üstelenecek ve illegal Türkiye Komünist Partisine girecektir.
Uzun, çileli, mücadelenin coşkusu ve hazzı ile yoğrulmuş bir hayat hikâyesidir Boranınki.
Gökhan Atılganın Yordam Yayınlarından çıkan genişletilmiş doktora tezi Boran Biyografisi, TÜSTAVın Sosyal Tarih Yayınları arasında çıkan üç cilt Behice Boran kitabından sonra, kapsamlı bir çalışma da Dipnot Yayınları tarafından basıldı.
Emir Ali Türkmenin hazırladığı Behice Boran Kitabı, yine Türkmenin yazdığı Boranın yaşamından önemli kesitler aktaran hayat hikâyesinin ardından Borandan yapılan seçme yazılarla sürüyor. Arkadaşlarının ve siyasi mücadelede kimi zaman ayrı düştüğü, kimi zaman yoldaş olduğu isimlerin yazıları ise Behice Boran Kitabına ayrı bir renk katıyor. Öyledir çünkü bu seçkiye katkıda bulunanlar gerçekten de Boranla tanışıklığı eski, ilişkileri bir iki isim dışında, git gelli olan isimlerdir ama hepsinin de ortak özelliği Borana duyduğu sevginin, saygının sınırsızlığıdır.
KLİŞELERE KAPILMAYAN MARKSİST
Behice Boranın çok yönlü hayatının baskın karakteri siyasetçi kimliğidir. Türkiye sosyalist hareketinin bu mücadeleci insanının siyasi hayatının uğrak noktaları, yaşamını adadığı, Türkiye İşçi Partisi lideri olarak verdiği mücadeledeki kavgalar seçkinin siyasi yazılar bölümünde yer alıyor. Ama Behice Boran kuşkusuz bir entelektüel olarak yalnızca siyasetin kuru ikliminin insanı değildi. Onun siyasi hayatını zenginleştiren, bir entelektüel olarak birikiminin siyasetten edebiyata, edebiyattan sosyolojiye ve bir bütün hâlinde kültür dünyasına uzanan ilgi alanın genişliğidir. Bu da Halide Edipten Sabahattin Aliye uzanan, Nâzım Hikmet ve Ruhi Su değerlendirmeleriyle seçkide yerini buluyor.
Ama Boranı anlatmak için bunlar da yeterli değildir. Hapisane ve mücadele arkadaşlarından Oya Baydarın bu seçkide altını çizdiği özellikleri, Bir Kadın, Bir Anne ve Bir İnsan olarak Behice Boran anlatısı tabloyu tamamlıyor. Yine bir kadın yazarın, Fatmagül Berktayın Biyografya kitap dizisinin Behice Boranı ele alan ikinci kitabında (2002) ve bu seçkide de yer bulan makalesinde başlığa çıkardığı özelliğini aktaralım. Berktayın nitelemesi şöyle: Karar Verme Selahiyetine Sahip Bir Kadın. Bu makalesinde Boranın iktidar olgusuna ve ilişkisine yaklaşımını irdeleyen Berktay, onun üstün niteliklerini anlatıyor. Ancak Berktayın Boranın, siyaset ve kadın konusuna yaklaşımına bakışının sorunlu olduğunu düşünüyorum.
Berktay, Boranın kadın sorunundan, emek süreçlerinin içerdiği toplumsal cinsiyet boyutundan hiç söz etmediğini öne sürerek, herhalde geleneksel sosyalist çerçevenin kadın-erkek yok, insan var klişesini benimsemesi, en azından onu sorgulamaya gerek olmadığı düşüncesiyle ilgilidir diyerek hem bu türden klişeleri daha başlangıçta, Marxta aşmış bulunan sosyalist teoriye, bu konuda kafa yormuş teorisyenlere hem de ömrü boyunca politik faaliyetinde kadın sorununa ciddiyetle yaklaşmış Behice Borana haksızlık ediyor. Oysa Boran, hem parti faaliyetinde hem de sosyolojik makalelerinde ve araştırmalarında kadın erkek meselesini çok yönlü değerlendirmiş, oldukça genç bir yaşta hiç de öyle sözü edilen klişelere kapılmadan Marksist açıdan ele almıştır.
BİRLİK SORUNUNUN PEŞİNDE BİR KADIN
Boranın bir başka ve önemli özelliğini de Metin Çulhaoğlu anlatıyor: Behice Boranın son derece inatçı bir kişiliği olduğunu belirtmek gerekir. Ancak bu inatçılık da belirli bir entelektüel formasyonla ilişkilendirilmelidir. Böyle bir inat ancak devrimci romantizmle mümkündür. Burada devrimci romantizmi pozitif anlamda kullanıyoruz ve Behice Boranı devrimci romantizmin Türkiyedeki önemli taşıyıcılarından birisi olarak görüyoruz. Bu romantizm ve onun getirdiği inat olmasa 15 yıl hükümle Adapazarı Cezaevine girerken o kadar öfkeliyim ki yatarım diyemezdi.
Derlemenin kapsamlı Boran incelemesi ve yorumu ise yakın arkadaşı ve yoldaşı Can Açıkgözün Behice Boranın Politik Yaşamı Üzerine Anımsatmalar başlıklı makalesinde yer alıyor. Hiç kuşku yok Boranın hayatı boyunca peşinden koştuğu birlik sorununun, yaşamının son günlerinde TİP ile TKP arasında gerçekleşmesi onun bir ölçüde amacına ulaşmış bir siyasetçi olarak huzur içinde gözlerini kapattığını düşünmemize yol açabilir. Bunu bilemiyoruz. Her iki partinin birleşme kararını açıkladığı Brükseldeki basın toplantısında Boran, TBKPnin kurulmasıyla Türkiyedeki bütün komünistlerin birleşmesi sona ermiş olmayacaktır, Birlik konusunu iki partinin birleşmesiyle kapatmış olmuyoruz. Bu konuda yol almaya kararlıyız diyordu.
Boran, basın toplantısından iki gün sonra 10 Ekim 1987de hayata veda etti. Ne var ki TİP ile TKPnin birleşmesi, her iki partinin basın toplantısında açıkladığı plan çerçevesinde yürüyemedi. İki partinin genel sekreterleri TBKPyi yasal olarak kurmak için Türkiyeye döndü ve tutuklandı.
TBKP yaşayamadı. Sonrası bir dizi çaba, bir dizi parti, hareket, değişen koşullarda birlik çabaları olarak özetlenebilir. Can Açıkgöz süreci şöyle özetliyor: Örgütlü politik eylemi etkisizleştirecek değil, tersine geliştirecek teorik-programatik-örgütsel düzeylerde bir süreklilik içinde yenilenme çizgisinin yerini değişim ve köklü kopuş çizgisine bıraktığı 10 Ekim 1987den sonraki süreç bütün sorunlarıyla birlikte, Boranın tarihsel kişiliği ve önderliğinden yoksun olarak yaşanacaktı.
Behice Boran Kitabı Türkiye tarihinin bu önemli sosyalist kadın politikacısını ve bir dönemi tanımak isteyenler için temel bir eser.
Behice Boran Kitabı / Yayına Hazırlayan: Emir Ali Türkmen/ Dipnot Yayınları / 548 s.
25.06.2018 23:36:00