Emma Goldman'ın iki ciltlik eseri 'Hayatımı Yaşarken', 68 Devrimi'nin 50. yılı vesilesiyle Metis Yayınları tarafından yeniden okuyucu karşısında...
Emma Goldman 1869da Litvanyada doğdu. 20 yaşında Amerikada anarşist harekete katıldı. Adını duyan herkes heyecanlanırdı, herkesin 'Kızıl Emma'sıydı o. Ömrü boyunca devletin her türüne karşı çıktı. Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş aleyhtarlığı yaptı. Milliyetçiliğe karşıydı. 1919'da devrimin getirdiği coşkuyla Sovyetler Birliği'ne gitti. Lenin'le tartıştı. Hayal kırıklığı büyük oldu. Tam bir dünya vatandaşıydı; Fransa, Britanya, Almanya, İsveç, Hollanda ve Kanada'da yaşadı. Freudun derslerine katıldı. İspanya İç Savaşı'nda Anarşistlerin yanındaydı. Tanrıtanımazlığı, özgür aşkı savundu. Doğum kontrolü için, eşcinsellerin özgürlüğü için mücadele etti. O bir anarşistti, göçmendi, Yahudi'ydi, kadındı. 71 yaşında öldüğünde yıllardan henüz 1940'tı, İkinci Dünya Savaşı başlamıştı.
Emma Goldmanın otobiyografisi, özel bir tarihsel kişiliğin tutkulu ve tavizsiz mücadelesini kaydetmenin dışında, yirminci yüzyılın siyasi tarihi açısından da büyük önem taşır: Bir yandan, yüzyıl önce insanların bugüne kıyasla nasıl geniş bir siyasi ufuk ve umut taşıdıklarını görürüz; ama diğer yandan, o dönemde ortaya atılmış sorular bugün bile tam cevaplanamamıştır, aşılamamıştır.
(Emma Goldman, Hayatımı Yaşarken, 2 cilt, Çev.:Beril Eyüboğlu, Metis Yayınları, 3. Basım)