EDEBİYAT Haber Girişi : 30 Aralık 2018 02:27

"Üstü kalsın" diyemedim, borçlu çıktım

İstiyorsun, bağlanıyorsun, yere göğe sığdıramıyorsun. Sırf bu yüzden seviyorsun yaşamı. Hem de delicesine, kaybetme korkusuyla...
Gece, tüm asaletiyle güneş denen kendini bilmez şatafatın üstüne çullanmıştı. Ben de bu asilliği bozmaktan korkarcasına odamda oturuyordum.

Ellerimi dizlerime daha sıkı sardım. Üşüyordum, kansızlığım yüzünden en sıcak havada bile kısa kollu giyinemiyordum. Şu an karşımda olan siyah gardırobum, olası bir donma ihtimaline karşı tam tekmil doluydu.

Başımı yağmurun fütursuzca dövdüğü paslanmış menteşeli cama çevirdim. Canım yanıyordu, kalbim sıkışıyordu. Düşünmemek için beynimi alakasız şeylerle yormaya çalışsam da müzmin bir yaramaz gibi davranıyordu. Yol verdim beynime, buyur düşün dercesine:

"Olasılıklar üzerine kurulu olduğunu kavradığım bu dünyada, kelimelerin anlamları altında un ufak oldum."

Tahta masamdaki ucu çiğnenmiş kalemi alıp kırdım 'un ufak olmak' tabirini yerine getirircesine.

"Film şeridi olan hayatlar, siyah beyazken bile tebessüm ettirebiliyordu. Benim film rulom yanmıştı. Fotoğraflarda yalnızca ben vardım, diğerlerinin üzerinde hep aynı kızılımsı yansıma. Göze çarpan ben değildim ki, yalnızlığım her fotoğrafta masumane bir şekilde başrolü sahipleniyordu. Bazen de ne gülünçtür ki gözlerim kapalı çıkardı, sanki ben bile katlanamıyormuşum gibi. İşte buna tebessüm ederdim."

Bu sefer de bordo nevresimli yatağımın yanındaki komodine uzandım. Camı çizilmiş fotoğraf çerçevesine uzun uzun baktım, gözlerim kapalı çıkmıştı yine.

"Ne olursa olsun, yüzünde aynı umursamaz tavır ve karşılık olarak aldığın aynı aşağılanmalar. Kısır bir döngü, seni mutluluğa kısır bırakan bir döngü. Daha önce hiç bu kadar mutluluğa susamamıştım."

Yerde sürünerek, siyah okul çantamdaki su şişesine uzandım. Sinirle odanın nemden boyası dökülmüş köşesine fırlattım. Kireç parçaları, yerçekimine boyun eğerek yere döküldü.

"Her insan gibi ben de kaçış yolu aradım. Aşkı denedim, insanların alçaklıkları yüzümü bir rüzgâr gibi yalayıp geçti. Parayı denedim, bitince ben de bittim. Para kadar değerli, paradan da değersiz bir şey yokmuş. Karakterimin müsaade edebildiği şeyleri denedim, denediğimle kaldım. Beni hayata bağlayan ne bir şey, ne de bir kimse çıktı. 'Üstü kalsın,' diyemedim, borçlu çıktım."

"İstiyorsun, bağlanıyorsun, yere göğe sığdıramıyorsun. Sırf bu yüzden seviyorsun yaşamı. Hem de delicesine, kaybetme korkusuyla. Ben hayallerimde kurduğum dünyamı daha çok sevdim. Ama gel gör ki, biri bana seslenince de yaşama geri döndüm."

Boğazımda takılı kalan nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim. Üzüntü, yerini çaresizliğe bırakmıştı. Bu durumda tek seçenek kalıyordu bana: Kollarımla kendimi daha fazla sarmak.

Açık olan odamın ışığını kapattım. Şimdi camdaki yağmur izleri daha kolay seçiliyordu. Şimdi, şimşekler daha bir parlaktı. Yatağıma uzandım, yorganı başıma kadar çektim.
"İyi geceler bana, iyi geceler."


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.