Haber Girişi : 16 Mart 2019 02:33

"Tanrı rüzgâr gibidir, her yere ulaşır"

Rüzgârı Dizginleyen Çocuk, Afrika kıtasının güneydoğu kesiminde, Malavi ülkesindeki bir köyde kıtlık içinde yaşamaya çalışan bir ailenin çocuğu olan William Kamkwamba'nın gerçek hikâyesinden esinlenerek çekilen bir film.

William, 13 yaşında çok zeki ve meraklı bir çocuktur. Babası tarladan topladığı mahsulden elde ettiği gelirle William'a bir sürpriz yaparak onu okula gönderir. Zaten William'ın da tek hayali bu olmuştur her zaman. Fakat ilerleyen zamanlarda, hükümetin köydeki ağaçları kendi amaçları için kullanmak istemesiyle işler değişir; arazilerdeki tüm ağaçların kesilmesi üzerine ortalık bir çölden farksız hale gelir. Artan yağışların yoğunluğu sebebiyle sel felaketinin ardından tüm ekinler yerle bir olur ve halk ekinlerden o sene hiçbir mahsul alamaz. Ne yazık ki ardından gelen kuraklıkla da toprak verimsizleştiği için başka bir ekim de yapamazlar. Ellerindeki imkân daha da azalır ve açlık baş göstermeye başlar. Ailesi, içine düştükleri yokluk ve kıtlıktan dolayı çocuklarının okul masraflarını ödeyemeyince, William okuldan atılır; ama kendisi yine de okulun kütüphanesine gidip orada kitaplardan bilgilenmenin bir yolunu bulur.

Ben William'ın gözlerindeki o masumiyete, o çaresiz bakışların ardındaki umuda hayran olmuştum. Çaresizlik kadar insanın göğünden ışığı alan başka bir şey yoktur sanırım. Filmde sahnelenen açlığın acımasız yüzünü izlerken o sırada yutkunamadım, elimde kalakalan o bir parça ekmek bana, "bu kadar nankör olmayın" der gibi bakıyordu sanki. Ailenin bir araya toplanıp bir öğün yeme haklarının olduğunu ve hangi öğünü yiyeceklerine karar verirkenki halleriyse içler acısıydı.

"Peki bu film neden William'ın hikâyesi?" diye merak ediyorsunuz değil mi? Çünkü William, okula gittiği zamanlarda geceleri ders çalışabilmek için elektrik enerjisinin nasıl çalıştığını kitaplardan araştırırken birçok şey öğrenir ve köylünün kıtlıktan perişan olmuş haline günden güne şahit olmasıyla öğrendiği bilgilerle rüzgâr jeneratörü yapmak ister. Önce hurdalıklardan topladığı parçalarla küçük bir deney yapar ve işe yaradığını görünce daha büyüğünü yapabilmek için babasının bisikletine ihtiyaç duyar. Babası her ne kadar bisikletini vermemek için dirense de en sonunda oğluna güvenmeyi tercih eder. William, rüzgâr jeneratörünü yapmayı başarır ve böylelikle su, yerin altından çıkarılır. Halk uzun bir zamandan sonra gelen suyla ekinlerini yetiştirebilir ve kıtlıktan kurtulur.

Seni en çok etkileyen bir başka şey ne oldu derseniz; yaşanılan yokluğa rağmen sevginin hep bir adım önde olması oldu. Bu ayrıntı, es geçilemeyecek kadar hissettirilmiş... Yediden yetmişe herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Ders alınması gereken bir film demek çok klişe olacak ama, bahanelerin sadece rahatlığı bozmamak için uydurulan bir şey olduğunu anlamak açısından ders çıkartılarak kesinlikle izlenmesi gereken bir film diyorum.

İzlerken aklıma Mevlana geldi:
"Varlık elde etmek için yokluk gerek. Mimar, ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz, ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka, su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler vardır."

William, Güney Amerika'da burslu eğitime devam edip aynı zamanda köyüne elektrik getirebilmenin de yollarını ararken, "Duyarlılık böyle bir şey sanırım," diye mırıldanırken buldum kendimi.

Yapım yılı: 2019
Ülke: İngiltere
Tür: Dram
Yönetmen: Chiwetel Ejiofor
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor, Felix Lemburo, Maxwell Simba
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.