Sabah kahvesi ya da diyalektik

 

Sabahları kahve içmeden uyanamıyorum. Peki neden? Cevabımız basit, biliyoruz. Kahvenin içinde bulunan kafein uyanıklığı artırır. Bir sabah uyanınca kafeinsiz kahve içtiğimizi düşünelim; uykumuz açılır mı? Belki evet, belki hayır. Fakat her sabah ‘uyanmak için içtiğimiz kahve’, anlamını kaybeder. Bunu düşününce n’olur? Diyalektik olur. Tez artı antitez artı sentez, eşittir diyalektik. Bu çerçevede ilerleyelim. Kahvemizi içtik, uykumuz açıldı. Hazırlandık ve işimize ya da okulumuza gidiyoruz. Yoldayız. Peki yolda ne var? Binalar, insanlar, belki birkaç ağaç, marketler, kafeler... Yolda bizi, üretim alanları ya da üretimin süreçleri karşılıyor. Durağan olmayan bir süreç. Ya da?..

 

Üretim alanları ya da üretimin sonuçları nerede gerçekleşmiş? İşimize, okulumuza ya da başka bir ‘yere’ gittiğimiz yolda. Yaşadığımız şehirde. Şu an, anı yaşıyoruz. O anın içindeyiz. Arabayla ya da yürüyerek; önünden geçtiğimiz mekânları seyrediyoruz. Mesela köşedeki market, öğütülmüş kahvemizi aldığımız kahveci dükkânı neden var? Neden oradalar? Hizmet etmenin, ticaret yapmanın ötesinden bakalım: Markette kahveci dükkânı da bir hayalin, hedefin sonucudur. Her iki işletmenin sahibi de bilgilerini eylemle desteklemiş. Sadece hayal etmemiş, sadece hedefini düşünmemiş; bu hayali ya da hedefi uygulamaya dönüştürerek var etmişler. Bu kişiler teorinin ötesindeler. Bir mekân yaratmışlar ya da o mekânda var olmuşlar. Şimdide praksise ulaştık işte. Fakat bu cümle içinde praksis kelimesi hem Marksizm'e ait, hem de bir o kadar Marksizm'in dışında kullanılmıştır.[1] Yolumuza devam edelim. Peki nasıl? Hangi model arabamızla, hangi marka ayakkabımızla? Üzerimizdeki kıyafetleri, aksesuarları nereden aldık? Bir AVM'den mi? Butikten? Online pazarlardan birinden? Ailemizden biri mi almıştı? Ya da sermayemizle kendimiz mi yaptık? Hepimizin cevapları farklı olabilir. Benzer ya da aynı bile olabilir. Dijital çağında yaşadığımızı düşünürsek çoğumuzun cevabı aynıdır. Bu benzer ve farklı cevapların magmasında kapitalizmin dinamikleri yer alıyor. Bizi tetikleyen ve harekete geçiren ya da harekete geçmemiz için bizi düşündüren. Sanal veya fiziksel bir mağaza fark etmeksizin mekânları kullanıyoruz, var ediyoruz. Eğer bu mekânlar fiziksel olarak yoksalar bile... Cep telefonumuzdaki uygulamanın içinde var ediyoruz. Uygulamayı açıyoruz, ürünü beğenip sepete atıyoruz. Sonra tek tıkla satın alıyoruz. AVM'de saatlerce gezmek yerine online olarak kısa bir sürede alışverişi tamamlıyoruz. Pratik mekânın içinde kapitalizmin çarklarını çeviriyoruz. Peki ya düşüncelerimizi hangi mekâna taşıyoruz? "Ne düşünüyorsun Saadet?", "Neler oluyor?" Gönderi, Story, Reels videosu, canlı vb.

 

Tüm bunlar size de bir şey çağrıştırıyor mu? Facebook, Twitter, Instagram ve birçok sosyal ağ.

 

 

Düşüncelerimizi, fotoğraflarımızı başka bir mekâna taşıyoruz. Bu mekânlarda kendimizi var ediyoruz. "Anın içinde" beni kimse görmüyor ama yansıttığım Saadet'i sanal mekânda görüyorlar. Sanal gerçeklik. Instagram'da fotoğraflarımı, Twitter'da düşüncelerimi paylaşıyorum. Tıpkı sizin gibi. Twitter'da entelektüel bir konudan bahsediyorum. Instagram'da ise arkadaşlarımla bir partideyim. Peki bu sanal mekânlara kendimi taşırken yaşadığım anın içinde ne yapıyorum? Anı yaşıyor muyum? Yaşadığım an, kendimi sanal bir mekânda var etmek mi? Yoksa koltuğumda battaniyeme sarılıp gelen beğenileri ve yorumları takip etmek mi?

 

Okulumuza, işyerimize ya da gideceğimiz mekâna ulaştık. Artık rutinimizi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Saatler ilerledikçe kahve molasına ihtiyaç duyuyoruz. Kahvemizi içmek için farklı bir mekâna dahi geçsek, sosyal medyamızı kontrol ediyoruz. Bi' gelişme var mı? Orada var olmaya devam ediyor muyuz? Yoksa attığımız bir tweet yüzünden binlerce linç içeren yorum mu gelmiş? Tüm bu linçlere toplu bir cevap vererek varlığımızı devam ettirmeye mi çalışıyoruz? Yoksa yorumları önemsemeden kahvemizi içip dinleniyor muyuz?

 

 

Sanal mekânlar varlıklarını unutulamaz şekilde var etmişler. Ya da bunu bizler isteyerek var ettik. Günümüzde sanal mekânlar da tıpkı fiziksel mekânlar gibi gerçekliklerini koruyorlar. Sanal mekânların her biri kapitalizmin çarklarından biridir. Bu durumda, nasıl ki borç durumunda evimiz, arabamız, mülkümüz ipotekleniyorsa, kapitalizm de geleceğimizi ipoteklemiştir. Neyin karşılığında? Yaşadığımız anın, bu an içinde sahip olma isteğimizin.

 

İlk insan bir şekilde dünyaya geldi. Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayıp geliştirdi. İnsanlar çoğaldı ve gelişti. Mekân hep vardı, fakat artık bizler yeni mekânlar var etmek istedik. Yeni fiziksel mekânlar inşa ettik. Ötesine geçip sanal bir boyutta mekânlar yaptık. Artık o mekânların içinde de yaşıyoruz.

 

Şu an o mekânlardan birinde benimle berabersiniz. Bu yazının, sağında solunda reklamlar var. Bizler de kapitalizmin çarklarıyız artık. Mola süremiz bitti. Kahvemizi henüz bitirememiştik oysa. Şimdi 12 saatlik vardiyayı kısa molalarla tamamlama zamanı.

 

Kafeinsiz kahve örneği ile yoluma anlam katan değerli Doç. Dr. Refik Yaslıkaya Hocama teşekkür ederim.

 


[1]Praksis kelimesinin kullanımına ilişkin; mevcut cümlenin üstüne de Marksistlerin neo'ları ya da Ceo'ları "praksis kelimesini nasıl böyle kullanırsın" diyerek linçleyecekse, kapitalizmin reklam getirilerine bakmaktan başka çare yok demektir.

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Dilara c. 19 Temmuz 2022 21:47

    Kaleminize sağlık. Yine çok ama çok güzel bir calisma

  • C. İmren 19 Temmuz 2022 19:43

    Kalemine sağlık

  • Selin Muhammed t. 19 Temmuz 2022 03:05

    Kitap bas, yayınevi kuralım Saadet hanım

  • Ceyda c. 19 Temmuz 2022 03:04

    Bizim kız durmuyor ! Helal sana bizim kız !

  • A.Kurt 19 Temmuz 2022 03:03

    Arkadaşım mükemmelsin yine, kocaman sevgiler sana

  • M. Taşcı 19 Temmuz 2022 03:03

    Zaten yazar onu diyor kanımca gerçeklikten kopma sanalda mükemmel ol ama bu İstanbul niye İstanbul. Paris niye Paris. Kahveciler niye bu kadar popüler. Saadet hanım yine güzel bir yazı kaleminize sağlık

  • R. YASLIKAYA 17 Temmuz 2022 23:36

    Gerçek dünyada "ölü taklidi" yapmadıktan sonra sanal alemde yaşamanın çok sıkıntılı bir tarafı yok aslinda.