SİNEMA Haber Girişi : 18 Ocak 2019 02:06

En son umut ölür: 'Brain on Fire'

En son umut ölür: 'Brain on Fire'
'Brain on Fire', herkesin öncelikle farkındalık kazanmak ve yaratmak için mutlaka izlemesi gereken bir film.
Brain on Fire, gerçek bir yaşam hikâyesini konu ediyor. Susannah Cahalan, New York Post'ta çalışan bir gazetecidir. Ailesinden ayrı bir evde yaşayan Susannah, boşanmış olan anne ve babasının kendisi için düzenlediği doğum günü partisinde ani bir bilinç kaybına uğrar. Bunu ilk başlarda çok önemsemeyen Susannah, hayal görmeye ve sesler işitmeye başlamasıyla durumun ciddiyetini anlar ve doktora gider. Yapılan muayenede ve MR'da her şey normal gözüküyordur, fakat Susannah'ın geçirdiği krizler sıklaşmaya başlayınca hastaneye yatırılmasına karar verilir.

Evet, buraya kadar her şey normal. Günümüzde ne kadar çok insan tahminlere dayanarak yaşamını yitiriyor değil mi? Yanlış teşhisler, yanlış tedaviler, yanlış müdahaleler sonucu birçok insanın yaşamının baharında açan ilk çiçek böyle solduruluyor. Bunu, yanlış yapılan müdahale sonucu en yakınını kaybetmiş biri olarak acı buluyorum. Eminim ki birçoğumuzun hayatında böyle bir iz kalmıştır. Filme dönecek olursak; Susannah'a yapılan onca teşhis, testler boş çıkınca, doktorlar ihtimal üzerine manik depresif, ardından psikoz ve onun ardından da şizofren teşhisi koyuyorlar. Aile haklı olarak perişan olur ve akıl hastanesine yatırma teklifi karşısında hastaneye tepki gösterir. Anne-baba olarak böyle bir durumda çocuğunun el ve ayağında oluşmaya başlayan şekil bozukluğunu ve donuk bir ifadeyle taş kesilmiş gibi sabit duruşunu görmek ne kadar dayanılır olabilir ki? Şahsen izlerken gözyaşlarımı tutamadım. Çaresizlik, gerçekten de insanın yaşayabileceği en acı tecrübe. İnsan yine de mücadele etmeli, pes etmemeli ki, o kararlılığı görenler kesip atmak yerine başka çareler de arasınlar.



Esas mesleğini bırakıp öğretmenliğe başlayan ve meslek yıllarında böyle hastaları tedavi etmede başarılı olan bir doktor vardır ve hastanede görevli psikolog tarafından bir şekilde kendisine ulaşılır. Adam işinin ehlidir, lakin günlerce uyguladığı hiçbir testten sonuç alamaz. Onu geri getirmek için Susannah'a söz veren doktor pes etmez ve Susannah'a yaptırdığı bir şey sonucunda ayrıntıyı yakalar ve o ayrıntının üzerine kararlılıkla gider. Hastalığın sebebi bulunur, tedavi edilebilir bir hastalık olduğu ortaya çıkar. Ameliyat, ilaç tedavisi derken susannah sağlığına kavuşur ama her şeyi yeniden öğrenmeye başlamak zorunda kalır. Çünkü geçen aylar sonucunda hafızasında boşluk oluşmuştur. Yeniden yürümeyi, konuşmayı, yazmayı öğrenen Susannah, yaşadıklarından sonra eskisinden daha güçlü, daha olgun bir şekilde işinin başına döner. Sadece bununla da kalmaz, benzer durumlarda çaresiz kalmış insanlara bir ümit olsun diye de kendi hikâyesini kaleme alır.

Başrolde Chloë Grace vardı ve oyunculuğu tek kelimeyle muhteşemdi. Gerçekçiliğini geçen her dakikada takdir ettim, rolünün hakkını çok iyi vermiş.

Bu filmi öncelikle farkındalık kazanmak ve sonrasında farkındalık yaratmak için izlemenizi ve izletmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.

Tür: Dram / Biyografi
Yapım: 2016
Yönetmen: Gerard Barrett
Oyuncular: Chloë Grace Moretz, Thomas Mann, Richard Armitage


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.