KİTAP Haber Girişi : 10 Eylül 2018 23:27

Bilinmeyen bir kadının tek taraflı aşkı

Bilinmeyen bir kadının tek taraflı aşkı
Psikolojiye ve Freud'un öğretisine duyduğu yoğun ilgi, Zweig'ın derin karakter incelemelerinde ifade buluyor. Özellikle tarihsel karakterler üzerine yazdığı yorumlar ve yaşam öyküleri, psikolojik çözümlemeler bakımından son derece zengin.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, okuduğum beşinci Zweig kitabı. Zweig, kısacık öykülere sonsuz duygular ve koskoca bir yaşam sığdırmayı başaran bir yazar.


Stefan Zweig, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme almış, ben de 100 sene sonra okumuşum.

Kitapları çok okunuyor ama hayatı biliniyor mu?

Kısaca bir göz atalım:

 

1881'de Viyana'da doğdu. Avrupa'da iyi bir eğitim gördü. Savaş sonrasında ilk evliliğini yaptı. Birinci Dünya Savaşı'nda İsviçre'de ikamet etti. 1934'te Nazi baskısı nedeniyle ülkesini terk etti. 1939'da ikinci evliliğini yaptı. Sonra New York'a, ardından Brezilya'ya gitti ve buraya yerleşti. 1942'de intihar etti. Çeşitli sebepler söylense de asıl sebep hiç bilinmedi. Geriye onlarca eser bırakmıştır.

Şimdi de biraz kitabın hikâyesine bakalım:


Ünlü yazar R, 41. yaş gününde posta kutusunda ismi ve göndereni belli olmayan bir mektup alır. Merak eder ve okumaya başlar. Mektup,  "Sana, beni hiç tanımamış olan sana," diye başlar. Bu mektup, çocukluğundan beri âşık olduğu bir adama, kadın tarafından yazılan ve bu aşkın hikâyesinin anlatıldığı bir mektuptur. Aşk hikâyesi ile birlikte hem kadının hayatının akışını, hem yazar R.'nin hayatının akışını öğreniyoruz.

Mektubun temeli; yazan kadının karşılıksız/platonik aşkını itiraf etmesi. Peki karşılıksız aşk nedir? Doğru mudur? Normal midir? Platonik aşklar olarak tanımlanan bu tek taraflı duygu durumlarının yaşanışı ve algılanışı kişiden kişiye değişir. Üstelik bu konuda tıp hekimleri ve psikologlar durumu farklı açıdan ele alıyorlar. Hekimler, konuya hormonal ve biyolojik tarafından bakarak kişinin üzerinde olumlu etkileri olabileceğini savunurlar (tabii olumsuz olma olasılığı da var). Psikologlar ise, karşılık görmeyen aşkın bireyi mutsuzluk ve karamsarlık duygularına iteceğini, bunu da kişiyi depresyona sürükleyebileceğini savunuyorlar. Bireyin yaşananlarla ilgili gerçeklik algısının bozulması, kendi hayal âlemine kapılarak durumu farklı görmesi olasıdır. Bence kadınınki de sağlıklı değil. Kendini göstermek, tanışmak için belki bir iki deneme yapılabilir ama karşı taraf hiç değişmiyor, ilgilenmiyor. Tamamıyla boşa çabalıyor.

Okurken, kendinden büyük komşuya âşık olma durumu, bana "Fahriye Abla" şiiri ve filmini hatırlattı. (Her ne kadar cinsiyetler farklı olsa da durum aynı.) Tabii bu konunun başka bir boyutu daha var bence. Yaş farkı... Kendinden büyük erkeğe âşık oluyor. Baba özlemi gibi görünse de altında yatan sebepler farklı olabilir. Kızın babası yok, maddi durumları zayıf. Yazar R. ise ünlü, zengin (uşağı var, balolarda, eğlencelerde, ilişkilerinde gerekirse parasını kullanıyor vb.). Bu konuda yapılan araştırma sonuçları ise çok açık. Genç kızların yaşlı erkekleri tercih etme sebepleri: Kadınların yüzde 68'i yaşça büyük erkekleri maddi imkânlarından, kariyerinden, statüsünden veya şöhretinden dolayı tercih ediyor. Yaşça büyük erkeği maddi ihtiyaçlarını karşılayacak bir kaynak, gelecek güvencesi, rahat yaşama garantisi olarak görüyor ve yaş farkı arttıkça imkânların da artacağını düşünüyor. Babasızlığın ve parasızlığın getirdiği boşluk ve yazara hayranlığı, kızda önce aşka, ulaşılmazlığı da zamanla tutkuya, hatta takıntıya dönüşüyor. Üstelik derine indikçe istediği aşkına karşılık veya mutlu bir gelecek değil; sadece fark edilmek ve hatırlanmak.


Zweig'a bir kere daha hayran olmamak elde değil... Bir erkek olarak, bir kadının; küçük bir kızdan kadın olması, anne olması, büyümesini duygusal olarak kusursuz aktarmış. Psikolojiye ve Freud'un öğretisine duyduğu yoğun ilgi, Zweig'ın derin karakter incelemelerinde ifade buluyor. Özellikle tarihsel karakterler üzerine yazdığı yorumlar ve yaşam öyküleri, psikolojik çözümlemeler bakımından son derece zengin. Zweg'ın bu özellikleri, bu kitabında da görülüyor.


Gene 64 sayfalık kitap için 64 satırdan fazla yazdık, vedalaşma zamanı gelmiş; tekrar buluşana kadar kitapla kalın...

Kitaptan alıntılar:


- Benim yalnızca bir düzine kadar ucuz, eskimiş karton kapaklı kitabım vardı, onları her şeyden çok severdim ve hep yeniden okurdum.


- O gece, henüz hiç tanımadan, hayatımda ilk kez olmak üzere senin hayalini kurmuştum.


- Yılların üzerinden akıp gittiği, o hiç değişmeyen insan!


- "Ben, bütün o zaman boyunca yalnızca sende yaşadım."


- Bu dipsiz derinliklerdeki ikili yüzeyi, varlığının gizemini ben, yani daha on üç yaşında olan çocuk, sihirli bir çekim gücünün etkisiyle daha ilk bakışta sezmiştim.

(Stefan Zweig, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Çev.: İbrahim Halil Sarı, Venedik Yayınları 2018, Roman, 64 s.)

 

Özgün Onat

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.